Ana içeriğe atla

Çocuklarda şiddet eğiliminin nedenleri

Çocuklarda şiddet eğiliminin nedenleri

 Dünya Sağlık Örgütü (WHO), şiddeti bir kişinin fiziksel güç kullanarak ya da diğer zorlayıcı yöntemlerle bir başkasına zarar vermesine, yaralanmasına ya da ölümüne yol açabilecek eylemler olarak tanımlamaktadır. Bu eylemler mağdurun hem bedenine hem de mal varlığına zarar verebilirken, aynı zamanda psikolojik hasarlara da yol açabilir. Failin mağdurun kültürel değerlerine de zarar vermesi olasıdır.

   Son yıllarda yapılan araştırmalar, çocuklar ve gençler arasında şiddet eğiliminin arttığını ortaya koymaktadır. Çocuklarda görülen şiddet eğiliminin tek bir nedeni bulunmamaktadır. Şiddetin ortaya çıkışında genetik faktörler kadar çevresel etkenler de rol oynamaktadır. Çocuklar genellikle şiddeti ailelerinden ve medya aracılığıyla öğrenmektedirler. 17 şehirde 1850 lise öğrencisiyle yapılan bir çalışmada, katılımcıların %74'ü ailelerinden şiddet gördüklerini ifade ederken, %65’i başkalarına şiddet uyguladığını belirtmiştir. Bu oldukça yüksek bir orandır. Medyada sıkça yer alan kavgalar, cinayetler ve ölümler gibi olumsuz haberlerin çocuklar üzerinde olumsuz etkiler bıraktığı da bilinmektedir. Ayrıca aile içinde şiddet içerikli olayların izlenmesi, konuşulması ve bunların sıkça gündeme getirilmesi, çocukların şiddeti hayatlarının bir parçası olarak görmelerine ve normalleştirmelerine yol açabilir. Çocuğun şiddete yatkınlığı varsa, bu tür içeriklerin izlenmesi şiddet eğilimlerini tetikleyebilir.

Çocuklar da şiddet eğilimi


   Çocuklarda şiddet eğilimleri genellikle okul öncesi dönemde ortaya çıkmaya başlar. Bu davranışlar arasında öfke patlamaları, fiziksel saldırganlık (vurmak, tekmelemek, itmek, yaralamak), kavga etme, başkalarına yönelik tehditlerde bulunma, hayvanlara karşı acımasız davranışlar, yangın çıkarma girişimleri ya da eşyaya kasti zarar verme gibi davranışlar yer alabilir.


Şiddet Eğilimi İçin Risk Faktörleri ve Erken Uyarı İşaretleri Nelerdir? 

Şiddete maruz kalma, sosyal izolasyon, yalnızlık, yoğun dışlanma, aşırı reddedilme, şiddet mağduru olma, alay edilme, taciz, şiddet içerikli resim ve yazılarla kendini ifade etme, kontrol edilemeyen öfke, ani ve fevri davranışlar, sürekli olarak vurma ve zorlayıcı davranışlar gösterme, farklılıklara karşı tahammülsüzlük gibi durumlar şiddet eğilimi için önemli uyarı işaretleridir.

Şiddet

Şiddete eğilimli çocuğa yaklaşırken ebeveynler olarak nelere dikkat etmeliyiz 

Şiddete eğilim gösteren bir çocuğa yaklaşırken, önce bu davranışın nedenlerini anlamaya çalışın ve şiddete dair düşüncelerini dinleyin. 
Tutarlı tepkiler verin ve eşinizle uyum içinde olun.
 Şiddet karşısında net ve anlaşılır sınırlar koyun. 
Olumlu davranışlarını övün ve yargılayıcı, tehditkâr ifadelerden kaçının
Duygularını ifade etmesine fırsat tanıyın ve en önemlisi sevginizi sıkça dile getirin. 
Kaliteli zaman geçirmeye özen gösterin; birlikte oyun oynamak, sohbet etmek gibi etkinlikler önemlidir.

Çocuğunuzda Şiddet Eğilimini Önlemek İçin Yapabilecekleriniz

1-Çocuğunuzun internet ve televizyon kullanımını sınırlayın ve ekran süresini azaltın.
 2-Şiddet içerikli oyunları kaldırın ve izlediği içerikleri yakından takip edin. 
3-Hangi oyunları oynayabileceğini veya ne tür programları izleyebileceğini nedenleriyle açıklayın.
 4-Çocukların odasına televizyon koymaktan kaçının, varsa kaldırın.
 5-Yatarken odasında kitle iletişim araçları olmasın. 
6-Şiddet içeren programlar izletmeyin ve bunun olumsuz etkilerini çocuğunuzla konuşun.
 7-Şiddetin eğlence olmadığını, aksine acı ve üzüntüye yol açtığını anlatın.
 8- Siz ve eşiniz şiddet içerikli davranışlar sergiliyorsanız, bunları durdurmaya özen gösterin. 
9-Çocuğunuza örnek olun; unutmayın, çocuklar anne babalarını rol model alır. 10-Çocuğunuzun arkadaş çevresini bilin ve korktuğunda ya da endişelendiğinde sizinle rahatça konuşabileceği güvenini verin.
 11-Okul ile iş birliği yapın ve rehberlik servisinden yardım alabilirsiniz.
12-Çocuğunuzu spora, müziğe veya resim gibi sosyal aktivitelere yönlendirebilirsiniz.
13-Gerekirse bir uzmandan destek alabilirsiniz. 

Unutmayın, şiddet öğrenilmiş bir davranıştır ve yerine olumlu davranışlar da öğrenilebilir.


Çocuk gelişimi yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.


Yorumlar

Popüler yazılar

Zorbalığın üstesinden gelen dostluk

Zorbalığın Gölgesindeki Dostluk Bir zamanlar küçük bir kasabada, aynı sınıfta okuyan üç yakın arkadaş vardı: Hülya, Seda ve Büşra. Her gün birlikte okula giderler, ders aralarında neşeyle sohbet ederlerdi. Ancak, bir gün sınıflarına yeni bir öğrenci katıldı. Adı Sarp’tı ve kasabanın en güçlü çocuklarından biriydi. Sarp, okulun ilk gününden itibaren sınıfta kendine bir yer edinmeye çalıştı, ancak bunu arkadaşlarına zorbalık yaparak elde ediyordu. Hülya, Seda ve Büşra, ilk başta Sarp’ın onları rahatsız etmeyeceğini düşündüler. Ancak, zamanla Sarp, özellikle Büşra'ya takılmaya başladı. Büşra’nın uzun, dalgalı saçları ve sakin tavrı, Sarp’ın alay konusu olmuştu. "Sana kuaför bulmamız lazım, bu saçlarla böyle gezilmez!" diye dalga geçiyordu. Hülya ve Seda, Büşra’ya destek olmaya çalışsalar da, Sarp’ın zorbalıkları gitgide daha dayanılmaz hale geliyordu. Sarp, Büşra’nın eşyalarını saklamaya, onun hakkında dedikodular yaymaya başladı. Büşra ise bu durumdan dolayı içine kapanmay...

Mahremiyet ve Teşhir: Hayatımızdaki İnce Denge

 İnsan doğası gereği, izlenmekten ve gözetlenmekten hoşlanmaz. Yaptığı bazı eylemlerin gizli kalmasını, başka bir ifadeyle hayatında özel bir alanın bulunmasını arzular. Bu durum insanın yaratılışından kaynaklanan bir ihtiyaçtır. Ancak konu sanal dünyaya geldiğinde bu durum değişebilir. İnsanlar, burada gözetlenmeyi arzulayan bir tutum sergileyebilir. Günlük hayatta mahremiyetin zarar göreceğini düşündüğü için izlenmeye karşı çıkan bir birey, sanal ortamda bu konuyu o kadar önemsemeyebilir. Teşhir kelimesi “duyurmak, göstermek, açıklamak ve sergilemek” anlamlarını taşır. Ayrıca, herkesin görebileceği şekilde yayıp göstermek ya da sergilemek şeklinde de tanımlanabilir. Bu kelimenin kökeni “şöhret” kelimesine dayanır. Teşhir, şöhreti elde etme ve sürdürme noktasında önemli bir araç olarak kabul edilir. Şöhret hedeflendiğinde, teşhir bir şekilde devreye girer. Mahremiyet ise, kişinin gizli kalması istenen yönlerini ifade eder. “Başkalarından saklanan, görünmesi ya da duyulması istenme...

Kitap seçerken ilk izlenim ne olmalı?/kitap okurken nelere dikkat etmeliyiz ve nasıl okumalıyız?

Kitabın sayfalarını seri bir şekilde çevirin. İçerisinde fark ettiğiniz vurgulu yazılmış ifadeleri okuyun. Varsa resim ve tablolara göz gezdirin, ihtiyaç duyarsanız herhangi bir bölümden birkaç sayfa okuyun. Okuduğunuz bilgilerin aklınızda kalması için, okumayı sevmek için, okuma alışkanlığı kazanabilmek için, bilinçli bir okuyucu olabilmek için, okuma konusundaki ihtiyaçlarınızı giderebilmek için, okurken sıkılmadan usanmadan okuyabilmek için neler yapabiliriz? Öncelikle okuma işini asla ertelemeyin. İlk fırsatta hemen okumaya başlayın. Okumak için uygun ortam oluşturun.  Okuma sırasında sosyal medyadan uzak durun. Herhangi bir şeyin dikkatinizi dağıtmasına ve motivasyonunuzu bozmasına izin vermeyin. Oturduğunuz yer rahat olsun. Bulunduğunuz ortamın ışığına ve havalandırmasına dikkat edin. Ama her şeyin tam olmasını bekleyerek okumayı ertelemeyin. Seyahat sırasında dahi oturarak veya ayakta okuyun. Okumakla ilgili hiçbir durumu okumamak için bahane etmeyin. Okumak için sürekli fır...

Sosyal Medyanın Dikkat Dağıtıcı Etkisi ve Odaklanma Becerinizi Geliştirme Yolları

 Bir işin ortasında, mesela bir toplantı devam ederken, video izlemek istiyor insanlar. Dikkat süresini 19 saniye olduğunu ispatlayan bir durum bu. Toplantıda olduğunuz için sesi açamıyor, yazılım bu durumu fark ediyor. metin altta yazı olarak görünüyor. Meşgul olduğunuz zamanda bile, videoya maruz kalmanızı kolaylaşıyor. Video içerik üretiminde öne çıkan uygulamalar, belki de kendilerini uykuyla ilişkilendiremedikleri için bu alanın dışında kalıyorlar. İstanbul'un yoğun trafiğinde bile, araç kullanırken video izleyen sürücülere rastlamak mümkün. Trafikte fırsat buldukça birkaç saniye izleyip yollarına devam ediyorlar. İnternetin olduğu her yerde izlenmeye çalışılan videoların farklı bir boyutu var. Özellikle bağlantısız, kesintisiz içerik anlayışı dikkat çekici. Günümüzde odaklanma süresi öyle azaldı ki, bir konuya sadece 19 saniye boyunca dikkat verebiliyoruz. Artık yarım saat boyunca tek bir konuya odaklanabilmek adeta bir başarı haline geldi. Uygulamalar, kullanıcıların ilgisi...

Okula uyum süreci/Ayrılık kaygısı/Okul fobisi

Okula uyum süreci/oryantasyon  OKULA UYUM SÜRECİ /OKUL FOBİSİ/AYRILIK KAYGISI Anaokullarında eğitimin başlamasına az kaldı.Çocuklarımız ağlıyor doğal olarak annelerinden ayrılmak istemiyor.Yeni bı ortama girecekler onlar için de hiç kolay değil.Anneler ve babalar olarak bize düşen sakin kalmak zira biz bile yeni bı ortama girdiğimizde aynı şekilde bı tedirginlik yaşıyoruz.Onlar daha çok küçük bunu siz ebeveynleri ve öğretmenleri sayesinde aşacaklar.Bu dönemde pedegogların bize önerdiği şeyleri burada sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk olarak çocuğu okula bırakırken asla yalana basvurmayın. Ağlıyor diye çocuğu alıp eve götürmeyin.Kaçarak uzaklaşmayın. Mutlaka vedalaşarak ayrılın. Cocugunuza ne zaman doneceginizi söyleyin. Söylediginiz saatte okulda olun.Çocugun size güvenmesi ve endişelerinin azalmasında bunlar kritik noktalardır.Cünkü çocuklarımızın okula gitmek istememelerinin temel nedeni ayrılık kaygısıdır.Anne , babadan ayrılmak istemediği için okula gitmek istemez...

Çocuklara Zaman Yönetimini Öğretmenin Püf Noktaları

  Çocuklara Zaman Yönetimini Öğretmenin Püf Noktaları Çocuklar bebeklikten itibaren zamanlarının büyük kısmını aileleriyle geçirir. Zaman kavramını ve bu zamanı nasıl değerlendireceklerini de en çok ailelerinden ve eğitim süreçlerinden öğrenirler. Araştırmalar, çocuğun karakterinin %90’ının 7 yaşına kadar şekillendiğini gösteriyor. Bu nedenle özellikle 7 yaşına kadar alacakları zaman yönetimi eğitimi, ileride anın kıymetini bilen ve zamanı verimli kullanan bireyler olmalarına yardımcı olacaktır. Zaman Algısının Temelleri: 3-4 Yaş ve Sonrası Çocuklarda zaman kavramı genelde 3-4 yaş civarında gelişmeye başlar. Ancak bu eğitimi başlatmak için belli bir yaş sınırı yoktur. Doğumdan itibaren düzenli bir rutinin oluşturulması ve günlük konuşmalarda zamanla ilgili ifadelerin kullanılması, çocukların zaman algısının temellerini atar. Örneğin; “Sabah kalktık, kahvaltı yaptık, biraz sonra oyun oynayacağız” gibi cümlelerle zaman mefhumunu anlamalarına destek olunabilir. Zaman Algısına Hazır...