Ana içeriğe atla

Çocuğun hatalı davranışlarını nasıl düzeltebiliriz?/Takdir etme prensibi nedir?

ÇOCUĞUNUZUN HATALI DAVRANIŞLARINI NASIL DUZELTEBİLİRSİNİZ?

Bu hikaye ve yazılar "Çocuğunuzu keşfedin" adlı kitaptan alınmıştır.Dr.Lawrence Williams yazmış olduğu güzel bı kitap

Takdir etme prensibi !

Babamla masa yapıyoruz...

Çocuklarımla sayısız tecrübe yaşadım, sayısız arzu edilmeyen form modelleri izledim ve muradıma erdikten sonra ümitsizlikle bu yaklaşım üzerine düşecek gibi oldum. Bunu durdurmak için bütün çabalarım boşunaydı ve çocuklarımın davranışlarını değiştirmeye çalıştıkça daha kötü oluyordu. Ancak bir gün bu konudaki bütün düşüncelerimi değiştiren ve gözlerimi çocuklarımla alakalı yeni bir yöne açan bir şeyler oldu.
Bir sabah 10 yaşındaki oğlum Christooher bana gelip bir masa yapmak istediğini söyledi. Tecrübeli bir ev okulu ("homeschooling" denilen eğitim şekli şu an Amerika'da evlerde uygulanan bir eğitim tarzı) bebeğini olarak böyle bir projede farklı öğrenmeyi gerçekleştirmek için bütün olanakları düşündüm."muhteşem"."ona plan çizmeyi, marangozluğu ve matematiği aynı zamanda öğretmek için mükemmel bir fırsat."masa yapmaktaki önemli faktörleri düşünerek dersimi başlattım. Konuştukça masa hayali şekillenmeye başladı. Kafamdaki şekil yüzyıllardır bilinen masaydı. Ona göre biliyordum-güzel bir tahta, düzeltilmiş köşeler, pirinç vidalar ve pürüzsüz bir bu kıymetli masa tamamlandığında oturma odamızı süsleyecek belki de gelecek nesillere sıkı çalışmanın, sabrın ve Chris ve babasının paylaştığı büyük bir zevk ve derin memnuniyetin hatırası şeklinde ahlaki bir ders olarak intikal edecekti. 
   Ancak kabaca bir masa planı çizmeye başladığımızda Chris'in masa dediği şeyle benimkinin aynı olmadığını gördüm.Chris güzel, incelikli bir mobilya parçasıyla ilgilenmiyordu, o sadece bir masa istiyordu. Bir an, farklı bir fikri olduğunu anladım; fakat düşüncemi Chris'e o özellikle bir ders öğretmenin ne kadar önemli olduğu düşüncesi ile bertaraf ettim."Hepsinden sonra"dedim kendi kendime."Chris detaylara dikkat etmez. Ona nasıl yapacağını öğrenmede yardım etmezsem, kim edecek? Bu, mükemmel bir fırsat!"sonra çiziminize daha ince detaylarla vidaların tam yerlerini belirleyerek düzenledim. 
   Chris 'in ilgisini kaybettiğini görünce masanın bacaklarının uzunluğunun ne kadar olacağını, masanın üstünün genişliğinin ne kadar olacağını belirleyebilmek için uzunluğu, yüksekliğe ve kesirli sayıları anlatmaya başladım. Birkaç dakika sonra Chris'in artık bana bakmadığını, gözlerini boşluğa diktiğini fark ettim. Hayatta her şeyin eğlenceli olmadığını, istediğimiz bir şeyleri elde etmek için zor ve sıkıcı bile olsa çalışmamız gerektiğini, sabretmenin önemini anlatmaya devam ettim. Bundan birkaç dakika sonra Chris patlamaya hazır hale gelmişti:"benim bütün istediğim bir masa yapmak"diye bağırdı. Ben bütün bu saçma şeylerle ilgili ders dinlemek istemiyorum!"
Öfkeyle,"fakat bütün bunların nasıl yapmayı umuyorsun?' dedim. 
"Şimdi onu yapacağım, gör bak nasılmış"diye bağırdı. 
O an ne yaptığımı anlamaya başlamıştım. Zihnimde bir tekerlek hayali canlandı.Chris tekerleği bir yöne doğru döndürüyor; fakat ben başka bir yöne itmeye çalışıyordum. Sonuçta tekerlek hareket etmiyordu; biz fikir ayrılığına kilitlenip kalmıştık.Chris'i olduğu gibi takdir etmek yerine, onun nasıl"olması gerektiği" hakkında peşin fikirlerim vardı ve onu bu kalıba uydurmaya çalışıyordum.O, bir masa yapmak istemiş ve bu yönde enerjisini harekete geçirmeye hazırlanmıştı; ama ben bu enerjinin açığa çıkmasına engel oluyordum. Onun yaklaşımının masa yapmak için doğru olmadığını hüküm verdim. Onun için masa yapmak"fiziksel"bir faaliyet iken ben masayı"zihinsel"  bir faaliyet olarak yapıyordum. Farzet'in ki tekerleği zıt yönde itmeye çalışmak yerine onunla kuvvetlerimizi birleştirip onun istediği yöne doğru ittik. Tekerlek dönecek, fikir ayrılığı bitecek ve biz"birlikte" çalışacağız. Tekerleğin silindir yapısından dolayı biz hep aynı yere geleceğiz; kaybedecek hiçbir şeyimiz olmayacaktı. Ama kazanacak çok şey vardı. 
  Fakat benim nesilden nesile geçecek, el değiştirecek torunlarıma ulaşacak masaya ne olacaktı? Dünyada birçok türde masa vardır ve kısacası, bizimki mükemmel, nesilden nesile geçen bir masa olmayacaktı. Yattığımız masa, çabucakla isteyerek Bir masanın nasıl yapılacağını göstergesi olacaktı.ve Chris bana bunu nasıl yapılacağını gösteriyordu. Bir yandan, planladığımız masa"formu"nu oluşturmanıza rağmen bu konuda çocuğumuzla birlikte çalışarak tahayyül ettiğimiz "duyguları" yaşayabiliriz.-büyük bir sevinç, derin memnuniyet ve gerçekten Chris'le yaşadığımız ve böylelikle nesiller böyle devam edecek bir sevgi ve saygı bağı-sonuçta bu, güzel bir formdan daha önemlidir. 
    "Tamam", dedim ve"hadi bir masa yapalım! Bana ne yapmak istediğini göster!"sonra hangara gitti ve kucağı odun dolu geri döndü. Şaşırtıcı bir yoğunlukla dikkat kesilerek odunu keserken, çivilere çekiç vururken, kişileri düzeltirken(başlangıçta biraz şüpheci, sonra gitgide artan bir saygıyla ve sonunda da huşu ile) onu izledim. Giderek ben de ona katıldım. Masayı yaparken benim söylediklerime bir şeyler katmamaya dikkat ederek fakat basitçe benim tarzımı hissederek, hiçbir şey birbirine karıştırmaksızın yardımcı olacak olanakları araştırarak, onun işini takdir etmem gerektiğini adeta ilan ederek çalışıyordu. 
O, bittiği zaman gerçek bir masaydı. Şimdiye kadar yapılmış en mükemmel masa değildi ama kendine özgü bir güzelliği vardı.Chris'in ona verdiği sevgi ve gayretin bir sonucu idi. Her ikimiz de masayı birlikte yapma sürecinde kendimizden geçmiştik. Yıllar geçti, o masa hala yanımızda, hala biraz kaba ama yıllar geçtikçe daha da güzelleşiyor. Ona her baktığımızda Chris'le paylaştığımız sevgi ve saygıyı yaşıyorum. 
Birkaç hafta sonra, bu tecrübeden ne öğrendiğimi düşündüm ve bunu diğer çocuklarımla ilişkilerimde kullandım. Artık bazı şeyler daha iyiydi. Çocuklarımın hepsi de gitgide işbirliği yapmaktan daha çok mutlu oluyorlardı. Birçok sıkıntının kaynağı olan çoğu kişilik özellikleri kaybolmaya başladı. Onların yerine çocuklarım da daha önce görmediğim gerçekten muhteşem şeyleri fark etmeye başlıyordum. Onların mutluluk kapasitelerine, öğrenme aşklarına, müthiş enerjilerine hayran oldum. Gittikçe ilişkilerimiz değişti ve ondan sonra asla aynı olmadı. 
Evet, bazen eski davranış modellerine kayıyorum ve sonra eski problemler tekrar açığa çıkmaya başlar ama gitgide azalır. Çünkü onları gerçek bir problem olmadan önce görürüm. Şimdi, Ben bir problemin gelişmeye başladığını görünce enerjiyi duygusal seviyede harekete geçiririm ve problem gözle görülür bir hale gelme şansına sahip olmadan çözülmeye başlar. 
Bu yaklaşımı kullanmadan önce üzerine çok düşündüm. Bu süreçte birçok bağlantıyı gördüm ,bu yüzden bunun evrensel gibi bir prensip olduğunu düşünüyorum.
Prensip söyle gözüküyor: kuvvet bize doğru geliyorsa kuvvetin gittiği yöne doğru giderek onu etkisiz yapın. Dikkat edin, kuvvete karşı hareket etmenizi söylemiyorum, tam tersine; kuvvetle aynı yönde hareket edin.
Çocuklardaki değişen modellerde nasıl ilişkilendirilebilir? Temel prensip aynıdır. Çocuğunuz denge durumunu kurmaya çalışan tabii gücü olan belirli bir davranış ortaya koyar. Ancak kuvvetle aynı yönde hareket ederseniz tabiatına uygun dengeyi kurması için yardım edersiniz ve o kuvvetin belirtisi olan davranış ya kaybolur ya da yoğunluğu azalır. 
Peki karakter özelliği ile nasıl aynı yönde hareket ederiz? Tabii ki takdir ederek ve arkasındaki enerji ile işbirliği yaparak. İşte burada bizim paradoks ortaya çıkar: her şeyi değiştirmek için tek yol, onu olduğu gibi değerlendirmektir.
Bu, çocuktaki kaba saygısız davranışlarını da mı takdir etmemiz gerektiği anlamına geliyor? Tabii ki hayır. Kaba davranışları kabul edersek, çocuğumuz daha sık kaba davranacaktır. Mesela, çocuğunuzun size"sen aptalsın" dediğini farz edin. Bu kafadan ardındaki enerjiye baktığınızda, kızgınlık ve şiddet görebilirsiniz, daha ileriye baktığınızda incinme ve acıyı görebilirsiniz. Daha ileriye baktığınızda, ifadesi inkar edilen dinamik bir istek ya da duyum arayan sevgiyi bulabilirsiniz. İnsan davranışların hepsinin özünde iyi ama ifadesi inkar şeklinde tezahür eden bir enerji vardır ki siz onu bulana kadar bakmaya devam edin. Bulduğunuzda o enerjiyi kucaklayın ve takdir edin...
Bu hikaye ve yazılar "Çocuğunuzu keşfedin" adlı kitaptan alınmıştır.Dr.Lawrence Williams yazmış olduğu güzel bı kitap

Yorumlar

Popüler yazılar

Zorbalığın üstesinden gelen dostluk

Zorbalığın Gölgesindeki Dostluk Bir zamanlar küçük bir kasabada, aynı sınıfta okuyan üç yakın arkadaş vardı: Hülya, Seda ve Büşra. Her gün birlikte okula giderler, ders aralarında neşeyle sohbet ederlerdi. Ancak, bir gün sınıflarına yeni bir öğrenci katıldı. Adı Sarp’tı ve kasabanın en güçlü çocuklarından biriydi. Sarp, okulun ilk gününden itibaren sınıfta kendine bir yer edinmeye çalıştı, ancak bunu arkadaşlarına zorbalık yaparak elde ediyordu. Hülya, Seda ve Büşra, ilk başta Sarp’ın onları rahatsız etmeyeceğini düşündüler. Ancak, zamanla Sarp, özellikle Büşra'ya takılmaya başladı. Büşra’nın uzun, dalgalı saçları ve sakin tavrı, Sarp’ın alay konusu olmuştu. "Sana kuaför bulmamız lazım, bu saçlarla böyle gezilmez!" diye dalga geçiyordu. Hülya ve Seda, Büşra’ya destek olmaya çalışsalar da, Sarp’ın zorbalıkları gitgide daha dayanılmaz hale geliyordu. Sarp, Büşra’nın eşyalarını saklamaya, onun hakkında dedikodular yaymaya başladı. Büşra ise bu durumdan dolayı içine kapanmay...

Mahremiyet ve Teşhir: Hayatımızdaki İnce Denge

 İnsan doğası gereği, izlenmekten ve gözetlenmekten hoşlanmaz. Yaptığı bazı eylemlerin gizli kalmasını, başka bir ifadeyle hayatında özel bir alanın bulunmasını arzular. Bu durum insanın yaratılışından kaynaklanan bir ihtiyaçtır. Ancak konu sanal dünyaya geldiğinde bu durum değişebilir. İnsanlar, burada gözetlenmeyi arzulayan bir tutum sergileyebilir. Günlük hayatta mahremiyetin zarar göreceğini düşündüğü için izlenmeye karşı çıkan bir birey, sanal ortamda bu konuyu o kadar önemsemeyebilir. Teşhir kelimesi “duyurmak, göstermek, açıklamak ve sergilemek” anlamlarını taşır. Ayrıca, herkesin görebileceği şekilde yayıp göstermek ya da sergilemek şeklinde de tanımlanabilir. Bu kelimenin kökeni “şöhret” kelimesine dayanır. Teşhir, şöhreti elde etme ve sürdürme noktasında önemli bir araç olarak kabul edilir. Şöhret hedeflendiğinde, teşhir bir şekilde devreye girer. Mahremiyet ise, kişinin gizli kalması istenen yönlerini ifade eder. “Başkalarından saklanan, görünmesi ya da duyulması istenme...

Kitap seçerken ilk izlenim ne olmalı?/kitap okurken nelere dikkat etmeliyiz ve nasıl okumalıyız?

Kitabın sayfalarını seri bir şekilde çevirin. İçerisinde fark ettiğiniz vurgulu yazılmış ifadeleri okuyun. Varsa resim ve tablolara göz gezdirin, ihtiyaç duyarsanız herhangi bir bölümden birkaç sayfa okuyun. Okuduğunuz bilgilerin aklınızda kalması için, okumayı sevmek için, okuma alışkanlığı kazanabilmek için, bilinçli bir okuyucu olabilmek için, okuma konusundaki ihtiyaçlarınızı giderebilmek için, okurken sıkılmadan usanmadan okuyabilmek için neler yapabiliriz? Öncelikle okuma işini asla ertelemeyin. İlk fırsatta hemen okumaya başlayın. Okumak için uygun ortam oluşturun.  Okuma sırasında sosyal medyadan uzak durun. Herhangi bir şeyin dikkatinizi dağıtmasına ve motivasyonunuzu bozmasına izin vermeyin. Oturduğunuz yer rahat olsun. Bulunduğunuz ortamın ışığına ve havalandırmasına dikkat edin. Ama her şeyin tam olmasını bekleyerek okumayı ertelemeyin. Seyahat sırasında dahi oturarak veya ayakta okuyun. Okumakla ilgili hiçbir durumu okumamak için bahane etmeyin. Okumak için sürekli fır...

Sosyal Medyanın Dikkat Dağıtıcı Etkisi ve Odaklanma Becerinizi Geliştirme Yolları

 Bir işin ortasında, mesela bir toplantı devam ederken, video izlemek istiyor insanlar. Dikkat süresini 19 saniye olduğunu ispatlayan bir durum bu. Toplantıda olduğunuz için sesi açamıyor, yazılım bu durumu fark ediyor. metin altta yazı olarak görünüyor. Meşgul olduğunuz zamanda bile, videoya maruz kalmanızı kolaylaşıyor. Video içerik üretiminde öne çıkan uygulamalar, belki de kendilerini uykuyla ilişkilendiremedikleri için bu alanın dışında kalıyorlar. İstanbul'un yoğun trafiğinde bile, araç kullanırken video izleyen sürücülere rastlamak mümkün. Trafikte fırsat buldukça birkaç saniye izleyip yollarına devam ediyorlar. İnternetin olduğu her yerde izlenmeye çalışılan videoların farklı bir boyutu var. Özellikle bağlantısız, kesintisiz içerik anlayışı dikkat çekici. Günümüzde odaklanma süresi öyle azaldı ki, bir konuya sadece 19 saniye boyunca dikkat verebiliyoruz. Artık yarım saat boyunca tek bir konuya odaklanabilmek adeta bir başarı haline geldi. Uygulamalar, kullanıcıların ilgisi...

Okula uyum süreci/Ayrılık kaygısı/Okul fobisi

Okula uyum süreci/oryantasyon  OKULA UYUM SÜRECİ /OKUL FOBİSİ/AYRILIK KAYGISI Anaokullarında eğitimin başlamasına az kaldı.Çocuklarımız ağlıyor doğal olarak annelerinden ayrılmak istemiyor.Yeni bı ortama girecekler onlar için de hiç kolay değil.Anneler ve babalar olarak bize düşen sakin kalmak zira biz bile yeni bı ortama girdiğimizde aynı şekilde bı tedirginlik yaşıyoruz.Onlar daha çok küçük bunu siz ebeveynleri ve öğretmenleri sayesinde aşacaklar.Bu dönemde pedegogların bize önerdiği şeyleri burada sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk olarak çocuğu okula bırakırken asla yalana basvurmayın. Ağlıyor diye çocuğu alıp eve götürmeyin.Kaçarak uzaklaşmayın. Mutlaka vedalaşarak ayrılın. Cocugunuza ne zaman doneceginizi söyleyin. Söylediginiz saatte okulda olun.Çocugun size güvenmesi ve endişelerinin azalmasında bunlar kritik noktalardır.Cünkü çocuklarımızın okula gitmek istememelerinin temel nedeni ayrılık kaygısıdır.Anne , babadan ayrılmak istemediği için okula gitmek istemez...

Çocuklara Zaman Yönetimini Öğretmenin Püf Noktaları

  Çocuklara Zaman Yönetimini Öğretmenin Püf Noktaları Çocuklar bebeklikten itibaren zamanlarının büyük kısmını aileleriyle geçirir. Zaman kavramını ve bu zamanı nasıl değerlendireceklerini de en çok ailelerinden ve eğitim süreçlerinden öğrenirler. Araştırmalar, çocuğun karakterinin %90’ının 7 yaşına kadar şekillendiğini gösteriyor. Bu nedenle özellikle 7 yaşına kadar alacakları zaman yönetimi eğitimi, ileride anın kıymetini bilen ve zamanı verimli kullanan bireyler olmalarına yardımcı olacaktır. Zaman Algısının Temelleri: 3-4 Yaş ve Sonrası Çocuklarda zaman kavramı genelde 3-4 yaş civarında gelişmeye başlar. Ancak bu eğitimi başlatmak için belli bir yaş sınırı yoktur. Doğumdan itibaren düzenli bir rutinin oluşturulması ve günlük konuşmalarda zamanla ilgili ifadelerin kullanılması, çocukların zaman algısının temellerini atar. Örneğin; “Sabah kalktık, kahvaltı yaptık, biraz sonra oyun oynayacağız” gibi cümlelerle zaman mefhumunu anlamalarına destek olunabilir. Zaman Algısına Hazır...