Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kocanizla iletişim sorunlarınıza cevap?

 Kitap imzalatan yaşlı bir hanımefendi bana “Kocamla iletişim sorunlarımız var, ne yapmalıyım?” diye sordu. Yüzünde acı dolu, alaycı bir tebessüm vardı. Umutsuzdu ama yine de sormaktan kendini alamamıştı.    “İletişim tamamen kopmuş mu?” diye gülümseyerek sordum. “Tamamen değil,” dedi. Bir an durdu, derin bir nefes aldı ve ekledi: “Sıfırın bile altında!” “Eşiniz kaç yaşında?” diye sordum. “Yetmiş sekiz,” dedi. Yüzüne baktım, göz göze geldik. Benim 'Elimden ne gelir ki?' bakışıma, onun 'Biliyorum, ama sormadan duramadım' bakışıyla cevap verdi. Hüzünlü bir veda bakışıyla imzaladığım kitabı aldı ve sessizce uzaklaştı. Diğer okuyuculara bakarken, aklım hala o yaşlı bayandaydı ve içimde bir burukluk hissettim. Bu karşılaşma beni derinden etkiledi ve düşündürdü:   Acaba, aynı evde birlikte yaşamak zorunda olan yaşlı çiftlerin kaçı bu durumda? Bu acıya nasıl katlanıyorlar?   Sıfırın altında iletişim olur mu? Evet, olabilir. Buna 'zehirli iletişim' diyebileceğim bir tür...

ANNE SEVGİSİNİN ÖNEMİ

 Bir çocuğun hayatında annenin önemini, Psikolojik Danışman Mehmet Emin Bakırdemir ile ele aldık. S. Çocuk için Anne neyi ifade eder?  C. Anne , çocuğu dünyaya getiren ve onun gelişiminde en önemli rolü oynayan kişidir. Çocuğun genetik özelliklerini anne ve babadan alsa da, annenin etkisi baba ve çevre faktörlerine kıyasla daha fazladır. Annenin yediği yiyecekler, içtiği içecekler, soluduğu hava ve ruhsal durumu hamilelik sırasında bebeğe yansır. Bu dönemde bebek, annenin bir parçası gibidir. Hatta hamilelikte anne yeterli kalsiyum almazsa, bebek ihtiyaç duyduğu kalsiyumu annenin kemiklerinden alabilir ve bu da annenin kemik yapısında zayıflamaya yol açabilir. Doğumdan sonra anne ile bebek arasındaki biyolojik ve duygusal bağ farklı bir boyuta geçerek devam eder. Bebek, annenin sıcaklığına, dokunuşuna, sevgisine, koruyuculuğuna ve ihtiyaçlarının karşılanmasına ihtiyaç duyar. S. Annenin olmadığı durumlarda çocuk nasıl etkilenir ?  C. Anne yokluğu, her yaşta çocuğu az ya da...

Kış Hazırlıkları ,konserveler

 Köy hayatı bir başkadır; havası, kokusu, toprağı ve hareketliliği ile farkını hissettirir. Şehirde kış mevsiminde yağmurdan, çamurdan kaçmanın telaşı varken, köyde bu telaş kış hazırlıkları için yaşanır.  Bahçede yetiştirilen ya da mecburen satın alınan sebzeler çeşitli yöntemlerle konserve yapılır. Neden "mecburen" dediğimizi tahmin ediyorsunuzdur. Çünkü köyde hiçbir şey israf edilmez, kolay kolay ziyan edilmez. Yaz mevsiminde yetişen sebzeler, konserve yapılarak kış aylarına kadar korunur. Kimi sebzeler diğerleriyle karıştırılarak pişirilmeye hazır hale getirilir, kimisi ise tek başına kavanozlara konur. Taze fasulyeler, domates ve patlıcanla biraz pişirilerek kavanozlara doldurulur. Kapya biber mutlaka közlenir. Patlıcan da bazen biberle birlikte, bazen ayrı ayrı közlenip saklanır. Fasulye, bezelye, bamya, biber, patlıcan, domates; yazın ne varsa kışa taşınır. Bu hazırlıkların elbette emek, çaba ve sabır gerektirdiği bir gerçektir. Eskiden bu hazırlıklar her evin olmazsa ...

Bebeklerde uyku, bebeği sallayarak uyutmak doğru mu?

 Uyku, hepimizin en savunmasız olduğu anlardan biridir.  Zihin ve beden, uykuya dalabilmek için kendini güvende hissetmeye ihtiyaç duyar. Stresli, günün fiziksel ve duygusal yükünü atamayan bireyler, bu yüklerle birlikte uykuya girerler ve deyim yerindeyse "tetikte" bir uyku yaşarlar. Bu tür uykular, sık sık bölünen, huzursuz ve uyandığınızda hala yorgun hissetmenize neden olan "kalitesiz" uykular olarak tanımlanır.  Bu nedenle, sakinleşme ve rahatlama süreçlerini sağlıklı bir şekilde tamamlayan bireyler, daha kaliteli bir uyku deneyimi yaşarlar. Bebekler için de aynı süreçler geçerlidir, ancak onların durumu daha kritiktir. Bebekler , yetişkinler gibi kendi kendilerini sakinleştirme ve dingin bir hale geçme yeteneğine sahip değildir. Bu ihtiyaçlarını yalnızca bizimle kurdukları ilişkiler ve uygun koşullar sağlandığında giderebilirler. Bu yüzden, bebeklerin uyku öncesinde sakinleşmelerine nasıl destek olduğumuz, onların uyku kalitesini doğrudan etkiler. Bebeği salla...

Hocanın duasını almak:Hattat Hafız Osman'ın hikayesi

 Osmanlı devrinde yaşamış meşhur Hattat Hâfız Osman, babadan yetim bir çocuktu. On bir yaşına geldiğinde gece gündüz hat sanatına çalışmaya başladı. Vâlidesiyle beraber İstanbul’un Cibali cihetlerinde, harap bir hânenin tavan arasında yaşıyorlardı. Eyüpsultan’da bulunan hocasının evine haftada iki defa gider, yazdıklarını gösterirdi. Kış gelmiş, yağmurlar, çamurlar, sokakları geçilmez bir hâle getirmişti. Osman Efendi, yırtık pabuçlarıyla Cibali’den Eyüpsultan’a kadar gidip geliyordu. Annesi, bütün mahrûmiyetlere katlanıp ciğerpâresinin ayaklarını çamurlardan kurtarmak için bir çift çizme aldı. Hâfız Osman, buna çok sevindi. Fakat küçük kalbi, vâlidesinin çektiği bu zahmetlere karşı çok mahzûn oldu. Bir gün sabahleyin evden çıktı. Hava soğuk ve yağmurluydu. Sokaklar âdeta çamur deryası hâlinde idi. Kirletip de validesini üzmemek için ayağına giydiği çizmelerini, köşe başında çıkarıp koltuğunun altına aldı. Böylece yalınayak Eyüpsultan’a, hocasının hânesine kadar gitti. Hocaefendi s...

Çocuklarda şiddet eğiliminin nedenleri

Çocuklarda şiddet eğiliminin nedenleri   Dünya Sağlık Örgütü (WHO), şiddeti bir kişinin fiziksel güç kullanarak ya da diğer zorlayıcı yöntemlerle bir başkasına zarar vermesine, yaralanmasına ya da ölümüne yol açabilecek eylemler olarak tanımlamaktadır. Bu eylemler mağdurun hem bedenine hem de mal varlığına zarar verebilirken, aynı zamanda psikolojik hasarlara da yol açabilir. Failin mağdurun kültürel değerlerine de zarar vermesi olasıdır.    Son yıllarda yapılan araştırmalar, çocuklar ve gençler arasında şiddet eğilimin in arttığını ortaya koymaktadır. Çocuklarda görülen şiddet eğilimi nin tek bir nedeni bulunmamaktadır. Şiddetin ortaya çıkışında genetik faktörler kadar çevresel etkenler de rol oynamaktadır. Çocuklar genellikle şiddeti ailelerinden ve medya aracılığıyla öğrenmektedirler. 17 şehirde 1850 lise öğrencisiyle yapılan bir çalışmada, katılımcıların %74'ü ailelerinden şiddet gördüklerini ifade ederken, %65’i başkalarına şiddet uyguladığını belirtmiştir. Bu olduk...

Çocuklar hangi yaşta teknoloji kullanmaya başlamalı?, ebeveynler nelere dikkat etmeli

 Bir çocuk hangi yaşta ileri teknoloji medya araçlarını kullanmaya başlamalı? Bu soruya kesin bir yanıt vermek zordur, çünkü medya araçlarını kullanma becerisi sosyal çevre tarafından öğrenilir. Genellikle uzmanlar, internet bağlantılı akıllı telefon ve tabletlerin 13 yaşından küçük çocuklara verilmesinin uygun olmadığını belirtirler. Bunun sebebi, küçük çocukların özellikle sosyal medya platformlarında karşılaşabilecekleri tehlikeleri anlamakta güçlük çekmeleridir. Teknoloji Gelişim üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir  Günümüzde yüksek teknoloji ve iletişim araçları o kadar yaygınlaşmıştır ki, ebeveynlerin çocuklarını bu araçlardan uzak tutması giderek zorlaşmaktadır. Hatta bazı durumlarda 2 yaşındaki bir çocuğa bile oyun amacıyla tablet verilmektedir. Ancak 0-2 yaş dönemi, çocukların zihinsel, fiziksel ve duygusal gelişiminin en hızlı olduğu dönemdir. Bu süreçte, çocukların duyu organları dış etkenlere karşı oldukça duyarlıdır. Teknolojik cihazlardaki hızla değişen görüntül...