Ana içeriğe atla

Kedilere neden aşı yapılır?/kedi aşı takvimi /Apartmanda kedi beslenir mi?

 Kedilere neden aşı yapılır? 

Kedilerin bağışıklık sistemini hastalıklara karşı güçlendirmek için belirli aralıklarla aşı yapılır. Bu aşılar, kedileri bakteri ve virüslere karşı korur. Aşılar sayesinde vücut, antikor adı verilen koruyucu maddeler üretir. Yeterli düzeyde antikor oluşması için aşıların düzenli olarak tekrarlanması gereklidir.

Kedi aşı takvimi

  • 6-8 haftalık: İç ve dış parazit tedavisi
  • 8-10 haftalık: Karma aşı
  • 9-11 haftalık: Lösemi aşısı
  • 10-12 haftalık: Karma aşının tekrarı
  • 11-13 haftalık: Lösemi aşının tekrarı
  • 12-14 haftalık: Kuduz aşısı

  • Kediler

Apartmanda kedi beslenir mi?

 Kırsaldan şehre göç eden insanlar gibi, hayvanlar da apartman yaşamına uyum sağlamak zorunda kalır. Köyde serbestçe dolaşan kediler, apartmanlarda dört duvar arasında yaşamaya alışmaya çalışır.

Her apartman ve sitenin belirli kurallar içeren bir yönetmeliği bulunur. Bu yönetmelikte evcil hayvan beslenmesine dair kısıtlamalar olabilir. Ancak böyle bir kural yoksa, gerekli sorumluluklar alınarak apartmanda kedi beslemek mümkündür.

Barınaktan, sokaktan ya da bir tanıdığınızdan kedi sahiplendiğinizde, öncelikle bir veterinere giderek sağlık kontrolü yaptırmalısınız. Veteriner, kediniz için bir aşı takvimi hazırlayacaktır. Sadece bu takvime uymanız yeterlidir. Ayrıca kediniz için evde uygun bir yaşam alanı oluşturmalı, kedi tuvaleti ve kedi kumu temin etmelisiniz.


Kedinizin beslenmesi için yaşına uygun bir mama seçmeli ve bu mamayı sürekli kullanmalısınız, çünkü sık mama değişikliği sağlık sorunlarına yol açabilir. Mama kabı olarak metal veya porselen tercih etmeniz de önemlidir. Ayrıca kedi tarağı, tırnak makası, şampuan, vitaminler ve kedi çimi gibi ihtiyaçları da karşılamalısınız. Kedinizin enerjisini atabileceği oyuncaklar da sunmayı unutmamalısınız.


Kedi sahipleri bilir; kedilerin bir topun peşinde koştururken sergilediği komik hareketler, günlük stresi hafifletir. Aynı zamanda, kediler insanlara, özellikle de çocuklara sorumluluk bilinci kazandırır.

 "Apartmanda Kedi ve İnsan Yaşamı: Doğal Ortamdan Şehir Hayatına Geçişin Zorlukları"

Köyden şehre göç eden insan, köyde özgürce dolaşırken şehirde bir yerden bir yere gitmek için bile türlü zorluklarla karşılaşır. Köyün huzurunu ve ferahlığını özler. Oysa tüm ihtiyaçları, evi, suyu, elektriği, yiyeceği önüne serilmiştir. Buna rağmen rahat değildir, huzur bulamaz, toprakla temas etmeyi bile özler. Şimdi kedileri düşünelim. Onlar da insanlar gibi şehir hayatına sıkışmak zorunda kaldılar. Apartman dairelerinde her ihtiyaçları karşılanıyor, peki ya onlar gerçekten ne kadar huzurlu?


Belki de en iyisi, hem insanlar hem de kediler için, apartman hayatından kurtulup bahçeli, nefes alınabilecek alanlara sahip müstakil evlerde yaşamaktır. Ya da kedileri apartman yaşamına zorlamamak en doğrusudur. Böylece hem insanlar hem de kediler için zorluklar azalır, yaşamdan alınan keyif artar.



Yorumlar

Popüler yazılar

Zorbalığın üstesinden gelen dostluk

Zorbalığın Gölgesindeki Dostluk Bir zamanlar küçük bir kasabada, aynı sınıfta okuyan üç yakın arkadaş vardı: Hülya, Seda ve Büşra. Her gün birlikte okula giderler, ders aralarında neşeyle sohbet ederlerdi. Ancak, bir gün sınıflarına yeni bir öğrenci katıldı. Adı Sarp’tı ve kasabanın en güçlü çocuklarından biriydi. Sarp, okulun ilk gününden itibaren sınıfta kendine bir yer edinmeye çalıştı, ancak bunu arkadaşlarına zorbalık yaparak elde ediyordu. Hülya, Seda ve Büşra, ilk başta Sarp’ın onları rahatsız etmeyeceğini düşündüler. Ancak, zamanla Sarp, özellikle Büşra'ya takılmaya başladı. Büşra’nın uzun, dalgalı saçları ve sakin tavrı, Sarp’ın alay konusu olmuştu. "Sana kuaför bulmamız lazım, bu saçlarla böyle gezilmez!" diye dalga geçiyordu. Hülya ve Seda, Büşra’ya destek olmaya çalışsalar da, Sarp’ın zorbalıkları gitgide daha dayanılmaz hale geliyordu. Sarp, Büşra’nın eşyalarını saklamaya, onun hakkında dedikodular yaymaya başladı. Büşra ise bu durumdan dolayı içine kapanmay...

Mahremiyet ve Teşhir: Hayatımızdaki İnce Denge

 İnsan doğası gereği, izlenmekten ve gözetlenmekten hoşlanmaz. Yaptığı bazı eylemlerin gizli kalmasını, başka bir ifadeyle hayatında özel bir alanın bulunmasını arzular. Bu durum insanın yaratılışından kaynaklanan bir ihtiyaçtır. Ancak konu sanal dünyaya geldiğinde bu durum değişebilir. İnsanlar, burada gözetlenmeyi arzulayan bir tutum sergileyebilir. Günlük hayatta mahremiyetin zarar göreceğini düşündüğü için izlenmeye karşı çıkan bir birey, sanal ortamda bu konuyu o kadar önemsemeyebilir. Teşhir kelimesi “duyurmak, göstermek, açıklamak ve sergilemek” anlamlarını taşır. Ayrıca, herkesin görebileceği şekilde yayıp göstermek ya da sergilemek şeklinde de tanımlanabilir. Bu kelimenin kökeni “şöhret” kelimesine dayanır. Teşhir, şöhreti elde etme ve sürdürme noktasında önemli bir araç olarak kabul edilir. Şöhret hedeflendiğinde, teşhir bir şekilde devreye girer. Mahremiyet ise, kişinin gizli kalması istenen yönlerini ifade eder. “Başkalarından saklanan, görünmesi ya da duyulması istenme...

Kitap seçerken ilk izlenim ne olmalı?/kitap okurken nelere dikkat etmeliyiz ve nasıl okumalıyız?

Kitabın sayfalarını seri bir şekilde çevirin. İçerisinde fark ettiğiniz vurgulu yazılmış ifadeleri okuyun. Varsa resim ve tablolara göz gezdirin, ihtiyaç duyarsanız herhangi bir bölümden birkaç sayfa okuyun. Okuduğunuz bilgilerin aklınızda kalması için, okumayı sevmek için, okuma alışkanlığı kazanabilmek için, bilinçli bir okuyucu olabilmek için, okuma konusundaki ihtiyaçlarınızı giderebilmek için, okurken sıkılmadan usanmadan okuyabilmek için neler yapabiliriz? Öncelikle okuma işini asla ertelemeyin. İlk fırsatta hemen okumaya başlayın. Okumak için uygun ortam oluşturun.  Okuma sırasında sosyal medyadan uzak durun. Herhangi bir şeyin dikkatinizi dağıtmasına ve motivasyonunuzu bozmasına izin vermeyin. Oturduğunuz yer rahat olsun. Bulunduğunuz ortamın ışığına ve havalandırmasına dikkat edin. Ama her şeyin tam olmasını bekleyerek okumayı ertelemeyin. Seyahat sırasında dahi oturarak veya ayakta okuyun. Okumakla ilgili hiçbir durumu okumamak için bahane etmeyin. Okumak için sürekli fır...

Sosyal Medyanın Dikkat Dağıtıcı Etkisi ve Odaklanma Becerinizi Geliştirme Yolları

 Bir işin ortasında, mesela bir toplantı devam ederken, video izlemek istiyor insanlar. Dikkat süresini 19 saniye olduğunu ispatlayan bir durum bu. Toplantıda olduğunuz için sesi açamıyor, yazılım bu durumu fark ediyor. metin altta yazı olarak görünüyor. Meşgul olduğunuz zamanda bile, videoya maruz kalmanızı kolaylaşıyor. Video içerik üretiminde öne çıkan uygulamalar, belki de kendilerini uykuyla ilişkilendiremedikleri için bu alanın dışında kalıyorlar. İstanbul'un yoğun trafiğinde bile, araç kullanırken video izleyen sürücülere rastlamak mümkün. Trafikte fırsat buldukça birkaç saniye izleyip yollarına devam ediyorlar. İnternetin olduğu her yerde izlenmeye çalışılan videoların farklı bir boyutu var. Özellikle bağlantısız, kesintisiz içerik anlayışı dikkat çekici. Günümüzde odaklanma süresi öyle azaldı ki, bir konuya sadece 19 saniye boyunca dikkat verebiliyoruz. Artık yarım saat boyunca tek bir konuya odaklanabilmek adeta bir başarı haline geldi. Uygulamalar, kullanıcıların ilgisi...

Okula uyum süreci/Ayrılık kaygısı/Okul fobisi

Okula uyum süreci/oryantasyon  OKULA UYUM SÜRECİ /OKUL FOBİSİ/AYRILIK KAYGISI Anaokullarında eğitimin başlamasına az kaldı.Çocuklarımız ağlıyor doğal olarak annelerinden ayrılmak istemiyor.Yeni bı ortama girecekler onlar için de hiç kolay değil.Anneler ve babalar olarak bize düşen sakin kalmak zira biz bile yeni bı ortama girdiğimizde aynı şekilde bı tedirginlik yaşıyoruz.Onlar daha çok küçük bunu siz ebeveynleri ve öğretmenleri sayesinde aşacaklar.Bu dönemde pedegogların bize önerdiği şeyleri burada sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk olarak çocuğu okula bırakırken asla yalana basvurmayın. Ağlıyor diye çocuğu alıp eve götürmeyin.Kaçarak uzaklaşmayın. Mutlaka vedalaşarak ayrılın. Cocugunuza ne zaman doneceginizi söyleyin. Söylediginiz saatte okulda olun.Çocugun size güvenmesi ve endişelerinin azalmasında bunlar kritik noktalardır.Cünkü çocuklarımızın okula gitmek istememelerinin temel nedeni ayrılık kaygısıdır.Anne , babadan ayrılmak istemediği için okula gitmek istemez...

Çocuklara Zaman Yönetimini Öğretmenin Püf Noktaları

  Çocuklara Zaman Yönetimini Öğretmenin Püf Noktaları Çocuklar bebeklikten itibaren zamanlarının büyük kısmını aileleriyle geçirir. Zaman kavramını ve bu zamanı nasıl değerlendireceklerini de en çok ailelerinden ve eğitim süreçlerinden öğrenirler. Araştırmalar, çocuğun karakterinin %90’ının 7 yaşına kadar şekillendiğini gösteriyor. Bu nedenle özellikle 7 yaşına kadar alacakları zaman yönetimi eğitimi, ileride anın kıymetini bilen ve zamanı verimli kullanan bireyler olmalarına yardımcı olacaktır. Zaman Algısının Temelleri: 3-4 Yaş ve Sonrası Çocuklarda zaman kavramı genelde 3-4 yaş civarında gelişmeye başlar. Ancak bu eğitimi başlatmak için belli bir yaş sınırı yoktur. Doğumdan itibaren düzenli bir rutinin oluşturulması ve günlük konuşmalarda zamanla ilgili ifadelerin kullanılması, çocukların zaman algısının temellerini atar. Örneğin; “Sabah kalktık, kahvaltı yaptık, biraz sonra oyun oynayacağız” gibi cümlelerle zaman mefhumunu anlamalarına destek olunabilir. Zaman Algısına Hazır...