Ana içeriğe atla

Kitap seçerken ilk izlenim ne olmalı?/kitap okurken nelere dikkat etmeliyiz ve nasıl okumalıyız?

Kitabın sayfalarını seri bir şekilde çevirin. İçerisinde fark ettiğiniz vurgulu yazılmış ifadeleri okuyun. Varsa resim ve tablolara göz gezdirin, ihtiyaç duyarsanız herhangi bir bölümden birkaç sayfa okuyun.

Okuduğunuz bilgilerin aklınızda kalması için, okumayı sevmek için, okuma alışkanlığı kazanabilmek için, bilinçli bir okuyucu olabilmek için, okuma konusundaki ihtiyaçlarınızı giderebilmek için, okurken sıkılmadan usanmadan okuyabilmek için neler yapabiliriz?

Öncelikle okuma işini asla ertelemeyin. İlk fırsatta hemen okumaya başlayın. Okumak için uygun ortam oluşturun.  Okuma sırasında sosyal medyadan uzak durun. Herhangi bir şeyin dikkatinizi dağıtmasına ve motivasyonunuzu bozmasına izin vermeyin. Oturduğunuz yer rahat olsun. Bulunduğunuz ortamın ışığına ve havalandırmasına dikkat edin. Ama her şeyin tam olmasını bekleyerek okumayı ertelemeyin. Seyahat sırasında dahi oturarak veya ayakta okuyun. Okumakla ilgili hiçbir durumu okumamak için bahane etmeyin. Okumak için sürekli fırsatlar koklayın.

Her kitabın okunmayacağını da öncelikle bilmeniz gerekir. Bunun iki temel sebebi vardır:

1. Her kitapta yazılan bilgiler doğru değildir, bazıları faydadan çok zarar verebilir. Bu konuda dikkatli olmak gerekir.

2. Her kitabı okuyacak kadar vaktimiz yok, ömrümüz o kadar uzun değil. Bazı kitaplar vardır ki okursunuz ve onu okumakla belki birçok kitabı okumak zorunda kalmazsınız. Bu konuda seçici olmak gerekir. Malumunuz seçkin okur, seçerek okur.

Kitap seçmek


Kitap seçerken ilk izlenim

Yeni yeni okuma alışkanlığı ediniyorsanız ilkin hoşunuza gidecek türden kitaplar seçmeniz önemlidir. Daha sonraları kitap seçerken size sağlayacağı faydaları göz önünde bulundurmalısınız. Bu konuda tecrübesine ve bilgisine güvendiğiniz kişilerden kitap tavsiyeleri alabilirsiniz. Okumak istediğiniz kitapla ilgili internette en az 3-5 yorum bulabilirisiniz.

Kitabı elinize aldığınızda başta hangi yayınevi tarafından yayımlandığına bakın. Her yayınevinin kendine ait yayın politikaları vardır. Sizle aynı hassasiyete sahip yayınevleri, kitap tercihlerini kolaylaştırabilir.

Kitapların arka kapak yazılarında kitaptaki kısa tanıtım yazıları ve çarpıcı cümleler yer alır veya kitabın kendisinden önceki kitaplardan farkına vurgu yapılır. İlk sayfalarda bulunan önsöz; yazarın bu kitabın nasıl oluştuğuna, neden böyle bir kitap yazdığına ve yazarken kullandığı yöntemleri aktardığı, samimi üslupla yazılmış fazla uzun olmayan bölümdür. Kitap seçerken buralardan istifade edebilirsiniz.

Kitabın sayfalarını seri bir şekilde çevirin. İçerisinde fark ettiğiniz vurgulu yazılmış ifadeleri okuyun. Varsa resim ve tablolara göz gezdirin, ihtiyaç duyarsanız herhangi bir bölümden birkaç sayfa okuyun.

Kitap okumaya yeni başladıysanız özellikle ilgi alanlarınızı, ne tür kitaplardan hoşlandığınızı keşfedin. Öncelikle sevdiğiniz, ilgi duyduğunuz ve ihtiyacınız olan bilhassa merak ettiğiniz konularda okuyun. Süreli yayınları yani dergileri de okuma alışkanlığı kazanmak maksadıyla ilk etapta okumak için tercih edilebilir. Birçok dergide kısa kısa makaleler çok da kolay okunur.

Evet, buraya kadar olan incelemenizin sonunda okumaya değer bulduysanız okumaya başlayabilirsiniz.

Kitap okurken dikkat edilecekler


Okurken nelere dikkat etmeliyiz ve nasıl okumalıyız?

Yanınızda en azından bir veya birkaç renkli kalem, not almak için birkaç parça kâğıt bulundurmalısınız. Kitap ayracınız da tabii ki olmalı.

Dikkatli ve etkin okuyanlar kesinlikle okumaları sırasında sözlük kullanırlar. Bunun için yanınızda bir Türkçe sözlük olmasına veya cep telefonunuzda herhangi bir sözlük programı yüklü olmasına özen gösterin. Çünkü okuduğunuz kitapta bilmediğiniz kelimeleri araştırmalısınız. Bu çalışma hem kelime hazinenizi güçlendirecek hem de okuduklarınızın daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Bilmediğiniz kavramlarla herhangi bir yazıyı okumak, anlamanızı güçleştirecek ve sizi kitaptan soğutacaktır. Bunu önlemenin yolu, sözlük kullanarak okumaktır.

Okuduğunuz cümlelerde ilginizi çeken ifadelerin üstünü keçeli renkli kalemle mutlaka çizin.  Ama daha çok kitabın kenar boşluklarına küçük notlar alın. Not almak, kendi cümlelerinizle tekrar bazı ifadeler yazmak altını çizmekten daha etkilidir. Önceden hazırladığınız kâğıt parçalarına kitapla ilgili bazı bilgileri ve aklınıza gelebilecek projelerinizi yazın. Bu konuda kâğıt parçalarından ziyade bir defter tutmak daha etkili ve kalıcı olabilir.

Belki bazı kitapları birkaç defa okumak gerekir. Bunun için tekrar okumalarınızda farklı renklerde kalemler kullanın ki kitabın size sunduğu ilginç bilgileri daha kolay fark edip not alabilirsiniz.

Okuma sırasında sayfanın üst kısımlarında okuduğunuz bilgileri sayfanın aşağısına ininceye kadar unutuyor olsanız bile asla geri dönüp tekrar okumayın. Çünkü sonrasında okuyacağınız cümleler önce okuyup da unuttuğunuz cümleleri hatırlatır. Eğer yine de hatırlayamaz ve tekrar okumak isterseniz kitaptaki o ilgili bölümü 3-5 sayfa sürüyor olsa dahi bitirin. Daha sonrasında tekrar göz atmak için dönüp bakabilirsiniz. Aksi takdirde geri dönüş yapıp durmak hem zaman kaybına hem de kitaptan soğumanıza sebep olur.

Okuduğunuz kitaplarda eleştirel okuma becerisini de kullanın. Her yazarın kitabında sunduğu her bilginin doğru olmayabileceğini, yanlış da yapabileceğini unutmayın.

Kitabı her ele alışınızda mutlaka en az 20-25 sayfa veya 1 ila 2 saat arasında okuyun. Eğer kısa süreli okumalar yaparsanız yani 3-5 sayfa veya 5-10 dakikalık okuyup bırakırsanız, bu tarz bir okuma, kitabın size sunmuş olduğu bilgileri tam anlamıyla anlamamanıza ve odaklanamamanıza sebep olur. Kitaptaki bilgileri özümseyip sindirebilmeniz için yoğunlaşmanız ve okumada istikrarlı olmanız gerekir. Nasıl ki bir demircinin demire şekil verebilmesi için yoğun ateşte uzun bir süre bekletmesi gerekir, aynı şekilde ders çalışırken veya kitap okurken de yoğunlaşmak gerekir.

Okuma sırasında anlayamayacağınız ve çok zorlanacağınız durumlar olabilir. Ama o zaman bilin ki zorlanıyorsanız daha çok gelişiyorsunuz demektir. Sizi zorlamayan bir şey, asla geliştirmez. Gerçek öğrenme, zorlanma sırasında gerçekleşir.

Okuma sırasında farklı meşguliyetleriniz olmamalı. Bütün dikkatinizi okuduğunuz bilgilere, sayfalara vermelisiniz.

Kimi zaman kitapta sıkılabileceğiniz bölümler ve cümleler de olabilir. Bunun bilincinde olmalı, okuma azminizi ve odaklanmanızı güçlü tutmalısınız.

Okuduğunuz kitaplarda eleştirel okuma becerisini kullanın. Her yazarın kitabında sunduğu her bilginin doğru olmayabileceğini, yanlış da yapabileceğini unutmayın.


Öğrenilenleri kalıcı hâle getirmek

Kitabı okumayı bitirdikten sonra kitabın son boş sayfalarına veya farklı kâğıt parçalarına öğrendiğiniz ilginç bilgileri veya kitabı tanıtıcı bir iki sayfalık bir yazı yazabilirsiniz.

Ayrıca kitabı hem daha iyi hatırlamak ve hem de bir başkasına tanıtmak için kitapla ilgili bir zihin haritası tasarlayabilirsiniz. Bunun için boş bir sayfanın ortasına kitabın adını yazın ve kitapla ilgili tanıtımına uygun olarak aklınıza gelen cümleleri oklar çıkararak yazın. Aradan yıllarda da geçse bu tarz bir çalışmayla kitabı hep aklınızda tutabilirsiniz.

Yine kitaptan öğrendiklerinizi unutmamak ve kullanmak istiyorsanız öğrendiğiniz bilgileri hemen öğretmeye çalışın. Hatta okuma ve öğrenme sırasında bu bilgileri, başka birilerine öğretecekmiş gibi okuyun. Bilin ki öğrettiğiniz an öğrenmeniz hızlanacak ve esas öğrenme gerçekleşecektir.

Okumak sadece bilgiyi artırmaz, aynı zamanda hitabetinizi de geliştirir. Ama öncelikle ve özellikle kitabın ilk on sayfasını ve son on sayfasını biraz yüksek sesle açıktan okuyun. Dil bilgisi kurallarına dikkat edilerek kaleme alınan bu eserleri sesli okuduğunuz zaman doğru kurulmuş etkili cümleler diksiyonunuza olumlu tesir edecektir. Sesli okuma sırasında dilinizin takıldığı kelimeleri birkaç defa tekrarlayın, tekrar diliniz sürçmeden okuyana dek.

Kaynak:insan ve hayat dergisi

Kişisel gelişim yazılarımız için okumaya devam edebilirsiniz 


Yorumlar

Popüler yazılar

Zorbalığın üstesinden gelen dostluk

Zorbalığın Gölgesindeki Dostluk Bir zamanlar küçük bir kasabada, aynı sınıfta okuyan üç yakın arkadaş vardı: Hülya, Seda ve Büşra. Her gün birlikte okula giderler, ders aralarında neşeyle sohbet ederlerdi. Ancak, bir gün sınıflarına yeni bir öğrenci katıldı. Adı Sarp’tı ve kasabanın en güçlü çocuklarından biriydi. Sarp, okulun ilk gününden itibaren sınıfta kendine bir yer edinmeye çalıştı, ancak bunu arkadaşlarına zorbalık yaparak elde ediyordu. Hülya, Seda ve Büşra, ilk başta Sarp’ın onları rahatsız etmeyeceğini düşündüler. Ancak, zamanla Sarp, özellikle Büşra'ya takılmaya başladı. Büşra’nın uzun, dalgalı saçları ve sakin tavrı, Sarp’ın alay konusu olmuştu. "Sana kuaför bulmamız lazım, bu saçlarla böyle gezilmez!" diye dalga geçiyordu. Hülya ve Seda, Büşra’ya destek olmaya çalışsalar da, Sarp’ın zorbalıkları gitgide daha dayanılmaz hale geliyordu. Sarp, Büşra’nın eşyalarını saklamaya, onun hakkında dedikodular yaymaya başladı. Büşra ise bu durumdan dolayı içine kapanmay...

Mahremiyet ve Teşhir: Hayatımızdaki İnce Denge

 İnsan doğası gereği, izlenmekten ve gözetlenmekten hoşlanmaz. Yaptığı bazı eylemlerin gizli kalmasını, başka bir ifadeyle hayatında özel bir alanın bulunmasını arzular. Bu durum insanın yaratılışından kaynaklanan bir ihtiyaçtır. Ancak konu sanal dünyaya geldiğinde bu durum değişebilir. İnsanlar, burada gözetlenmeyi arzulayan bir tutum sergileyebilir. Günlük hayatta mahremiyetin zarar göreceğini düşündüğü için izlenmeye karşı çıkan bir birey, sanal ortamda bu konuyu o kadar önemsemeyebilir. Teşhir kelimesi “duyurmak, göstermek, açıklamak ve sergilemek” anlamlarını taşır. Ayrıca, herkesin görebileceği şekilde yayıp göstermek ya da sergilemek şeklinde de tanımlanabilir. Bu kelimenin kökeni “şöhret” kelimesine dayanır. Teşhir, şöhreti elde etme ve sürdürme noktasında önemli bir araç olarak kabul edilir. Şöhret hedeflendiğinde, teşhir bir şekilde devreye girer. Mahremiyet ise, kişinin gizli kalması istenen yönlerini ifade eder. “Başkalarından saklanan, görünmesi ya da duyulması istenme...

Sosyal Medyanın Dikkat Dağıtıcı Etkisi ve Odaklanma Becerinizi Geliştirme Yolları

 Bir işin ortasında, mesela bir toplantı devam ederken, video izlemek istiyor insanlar. Dikkat süresini 19 saniye olduğunu ispatlayan bir durum bu. Toplantıda olduğunuz için sesi açamıyor, yazılım bu durumu fark ediyor. metin altta yazı olarak görünüyor. Meşgul olduğunuz zamanda bile, videoya maruz kalmanızı kolaylaşıyor. Video içerik üretiminde öne çıkan uygulamalar, belki de kendilerini uykuyla ilişkilendiremedikleri için bu alanın dışında kalıyorlar. İstanbul'un yoğun trafiğinde bile, araç kullanırken video izleyen sürücülere rastlamak mümkün. Trafikte fırsat buldukça birkaç saniye izleyip yollarına devam ediyorlar. İnternetin olduğu her yerde izlenmeye çalışılan videoların farklı bir boyutu var. Özellikle bağlantısız, kesintisiz içerik anlayışı dikkat çekici. Günümüzde odaklanma süresi öyle azaldı ki, bir konuya sadece 19 saniye boyunca dikkat verebiliyoruz. Artık yarım saat boyunca tek bir konuya odaklanabilmek adeta bir başarı haline geldi. Uygulamalar, kullanıcıların ilgisi...

Okula uyum süreci/Ayrılık kaygısı/Okul fobisi

Okula uyum süreci/oryantasyon  OKULA UYUM SÜRECİ /OKUL FOBİSİ/AYRILIK KAYGISI Anaokullarında eğitimin başlamasına az kaldı.Çocuklarımız ağlıyor doğal olarak annelerinden ayrılmak istemiyor.Yeni bı ortama girecekler onlar için de hiç kolay değil.Anneler ve babalar olarak bize düşen sakin kalmak zira biz bile yeni bı ortama girdiğimizde aynı şekilde bı tedirginlik yaşıyoruz.Onlar daha çok küçük bunu siz ebeveynleri ve öğretmenleri sayesinde aşacaklar.Bu dönemde pedegogların bize önerdiği şeyleri burada sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk olarak çocuğu okula bırakırken asla yalana basvurmayın. Ağlıyor diye çocuğu alıp eve götürmeyin.Kaçarak uzaklaşmayın. Mutlaka vedalaşarak ayrılın. Cocugunuza ne zaman doneceginizi söyleyin. Söylediginiz saatte okulda olun.Çocugun size güvenmesi ve endişelerinin azalmasında bunlar kritik noktalardır.Cünkü çocuklarımızın okula gitmek istememelerinin temel nedeni ayrılık kaygısıdır.Anne , babadan ayrılmak istemediği için okula gitmek istemez...

Çocuklara Zaman Yönetimini Öğretmenin Püf Noktaları

  Çocuklara Zaman Yönetimini Öğretmenin Püf Noktaları Çocuklar bebeklikten itibaren zamanlarının büyük kısmını aileleriyle geçirir. Zaman kavramını ve bu zamanı nasıl değerlendireceklerini de en çok ailelerinden ve eğitim süreçlerinden öğrenirler. Araştırmalar, çocuğun karakterinin %90’ının 7 yaşına kadar şekillendiğini gösteriyor. Bu nedenle özellikle 7 yaşına kadar alacakları zaman yönetimi eğitimi, ileride anın kıymetini bilen ve zamanı verimli kullanan bireyler olmalarına yardımcı olacaktır. Zaman Algısının Temelleri: 3-4 Yaş ve Sonrası Çocuklarda zaman kavramı genelde 3-4 yaş civarında gelişmeye başlar. Ancak bu eğitimi başlatmak için belli bir yaş sınırı yoktur. Doğumdan itibaren düzenli bir rutinin oluşturulması ve günlük konuşmalarda zamanla ilgili ifadelerin kullanılması, çocukların zaman algısının temellerini atar. Örneğin; “Sabah kalktık, kahvaltı yaptık, biraz sonra oyun oynayacağız” gibi cümlelerle zaman mefhumunu anlamalarına destek olunabilir. Zaman Algısına Hazır...