Geçtiğimiz gün küçük kızımla evden çıkıp dışarıya adım attık. Gökyüzü kapalıydı, ama yağmur yağar mı diye pek düşünmedim. Yolumuz kısa, okula gidecek ve geri dönecektik. Ancak hayat, küçük sürprizleriyle yine karşımızdaydı.
Henüz okula varmadan, birdenbire başlayan yağmur bizi hazırlıksız yakaladı. Yanımda ne bir şemsiye vardı ne de arabamız. Tek başıma olsam belki koşarak sığınacak bir yer bulabilirdim ama küçük kızımla bu mümkün değildi. Koşar adım, ortanca kızımın okuluna sığındık. Islanmıştık, ama güvendeydik.
Biraz dinlendikten sonra, okul çıkışında ortanca kızımı da aldım. Artık üç kişiydik ve dışarıdaki yağmur hız kesmeden devam ediyordu. Peki, eve nasıl dönecektik? Yağmurun altında yürümek küçük çocuklarla imkânsızdı. İşte tam o anda, içimi ısıtan bir iyilikle karşılaştım.
Karşı komşumuz, çocuğunu almaya arabayla gelmişti. Bizi o halde görünce tereddüt etmeden yardım teklif etti. Yağmurun altında kalan biz üç kişiyi, gülümseyerek arabasına aldı ve evimize bıraktı.
Bu olay bana bir kez daha komşuluk bağlarının ne kadar değerli olduğunu hatırlattı. Birinin yardımına ihtiyaç duyduğunuzda, hiç beklemediğiniz bir anda bir elin uzanması insanın kalbini yumuşatıyor. Bazen hayatın koşuşturması içinde komşularımızla yeterince vakit geçiremiyoruz, onları tanımıyoruz bile belki. Ama işte böyle anlar, aramızdaki o görünmez bağları kuvvetlendiriyor.
Yağmurun getirdiği bu küçük macera, bana hem şükretmeyi hem de çevremizdeki insanlara minnettar olmayı bir kez daha öğretti. Belki de bu yüzden, zor zamanlar aslında farkındalık zamanlarıdır.
Kişisel gelişim yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz ☺️
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınızı bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz.