Ana içeriğe atla

Merhamet mi! zaaf mı! Merhamet sabırla değer kazanır

YanlışMerhametin Bedeli 

Merhamet mi, Zaaf mı?

Çocuk eğitimi özen ve denge isteyen bir süreçtir. Ebeveyn olarak sevgimizi göstermek isterken bazen farkında olmadan onların gelişimine zarar verebiliriz. Bu yazıda, geçmişten ibretlik bir örnekle “yanlış merhametin” ne gibi sonuçlar doğurabileceğine değineceğiz. Türk edebiyatının duayen isimlerinden Kemalettin Tuğcu’nun kendi hayat hikâyesi bu konuda bizlere önemli dersler sunuyor.

Bir Hayat Hikâyesinden Alınacak Dersler

Kemalettin Tuğcu, yüzlerce eseriyle tanınsa da, kendi yaşamı belki de yazdıklarından daha çarpıcıdır. Hayatının merkezinde acı vardır ve o acıyı kalemiyle hafifletmeye çalışmıştır. Kendi ifadeleriyle:

“Yazdıklarım, beni üzen gerçekleri hafifletmenin yoluydu. Kimseyi üzmek istemedim.”

Kendi yaşadığı derin bir olaydan bahseder:

 “Doğduğumda ayaklarım içe dönüktü. Ailem, tedavi için bir çıkıkçıya götürdü. Şahnazal isimli bu kişi ayaklarımı düzeltti ama ağrılı bir süreç olacağını, sargıların iki ay açılmaması gerektiğini söyledi.

Ancak annem babam çığlıklarıma dayanamadı. Sargılar erken açıldı ve ayaklarım yeniden sakat hale geldi. Tüm hayatım bu hatanın acısıyla geçti.”

Yanlış Merhametin Uzun Vadeli Bedeli

Bu yaşanmışlık, biz ebeveynler için çok önemli bir uyarı niteliğindedir. Bazen çocuklarımızın gözyaşına dayanamayız. Ama acı veren şey bazen bir iyileşme sürecidir. O esnada gösterilen zaaf, bir ömür sürecek yaralar açabilir.

Günlük Hayatta Kullandığımız Riskli Cümleler


Çocuklarla kurduğumuz iletişimde sıkça kullandığımız bazı ifadeler de bu yanlış merhametin göstergesidir:

“Canın ne istiyorsa onu yap.”

“Senin fikrin en önemli, nasıl istersen öyle olsun.”

“Yeter ki üzülme, her istediğini yaparım.”

“Sen karar ver, ben senin yanındayım.”

Bu sözler iyi niyetlidir; ama çocukların gelişiminde otoriteye, rehberliğe ve doğru yönlendirmeye ihtiyaçları vardır. Her isteği yapılan, her kararı kendi alan çocuk, gerçek hayatla yüzleştiğinde zorlanacaktır.

Eğitim, Tesadüflere Bırakılamaz

Çocuklar eğitim sürecinde zaman zaman zorlanırlar. Bu zorluklar onların gelişimlerinin doğal bir parçasıdır. Özellikle manevi eğitim, çoğu zaman sabır ve kararlılık ister. Biz ebeveynler bu süreçte çocuklarımızın ağlamalarına, isteksizliklerine rağmen doğru olanı yapmalıyız.

Tıpkı bir iğne vurulurken canı yansa bile kolunu tutuyorsak, ruhsal gelişimi için de gerektiğinde sıkı durmalıyız.

Çocuklarımızın Manevi Yönüne Daha Fazla Özen Göstermeliyiz

Ebeveynler olarak çoğu zaman çocuklarımızın dünyevi başarısını ön planda tutuyoruz. Ancak esas olan, ahlâklı, huzurlu ve değerlerine bağlı bireyler yetiştirmektir. Sadece akademik başarıyla değil, manevi gelişimleriyle de yakından ilgilenmeliyiz.

Sonuç: Merhamet Sabırla Değer Kazanır

Merhamet, ancak yerinde ve sabırla gösterildiğinde çocuklarımızı büyütür. Onları, geleceğe güçlü, bilinçli ve huzurlu bireyler olarak hazırlamak için kararlı ve bilinçli ebeveynlik yapmalıyız.

Kemalettin Tuğcu’nun hikâyesi bir uyarıdır: Gereksiz merhamet, büyük bir hayat eksikliğine sebep olabilir. Bu yüzden sevgi kadar irade de çocuk eğitiminde vazgeçilmezdir.

Yorumlar

Popüler yazılar

Zorbalığın üstesinden gelen dostluk

Zorbalığın Gölgesindeki Dostluk Bir zamanlar küçük bir kasabada, aynı sınıfta okuyan üç yakın arkadaş vardı: Hülya, Seda ve Büşra. Her gün birlikte okula giderler, ders aralarında neşeyle sohbet ederlerdi. Ancak, bir gün sınıflarına yeni bir öğrenci katıldı. Adı Sarp’tı ve kasabanın en güçlü çocuklarından biriydi. Sarp, okulun ilk gününden itibaren sınıfta kendine bir yer edinmeye çalıştı, ancak bunu arkadaşlarına zorbalık yaparak elde ediyordu. Hülya, Seda ve Büşra, ilk başta Sarp’ın onları rahatsız etmeyeceğini düşündüler. Ancak, zamanla Sarp, özellikle Büşra'ya takılmaya başladı. Büşra’nın uzun, dalgalı saçları ve sakin tavrı, Sarp’ın alay konusu olmuştu. "Sana kuaför bulmamız lazım, bu saçlarla böyle gezilmez!" diye dalga geçiyordu. Hülya ve Seda, Büşra’ya destek olmaya çalışsalar da, Sarp’ın zorbalıkları gitgide daha dayanılmaz hale geliyordu. Sarp, Büşra’nın eşyalarını saklamaya, onun hakkında dedikodular yaymaya başladı. Büşra ise bu durumdan dolayı içine kapanmay...

Mahremiyet ve Teşhir: Hayatımızdaki İnce Denge

 İnsan doğası gereği, izlenmekten ve gözetlenmekten hoşlanmaz. Yaptığı bazı eylemlerin gizli kalmasını, başka bir ifadeyle hayatında özel bir alanın bulunmasını arzular. Bu durum insanın yaratılışından kaynaklanan bir ihtiyaçtır. Ancak konu sanal dünyaya geldiğinde bu durum değişebilir. İnsanlar, burada gözetlenmeyi arzulayan bir tutum sergileyebilir. Günlük hayatta mahremiyetin zarar göreceğini düşündüğü için izlenmeye karşı çıkan bir birey, sanal ortamda bu konuyu o kadar önemsemeyebilir. Teşhir kelimesi “duyurmak, göstermek, açıklamak ve sergilemek” anlamlarını taşır. Ayrıca, herkesin görebileceği şekilde yayıp göstermek ya da sergilemek şeklinde de tanımlanabilir. Bu kelimenin kökeni “şöhret” kelimesine dayanır. Teşhir, şöhreti elde etme ve sürdürme noktasında önemli bir araç olarak kabul edilir. Şöhret hedeflendiğinde, teşhir bir şekilde devreye girer. Mahremiyet ise, kişinin gizli kalması istenen yönlerini ifade eder. “Başkalarından saklanan, görünmesi ya da duyulması istenme...

Kitap seçerken ilk izlenim ne olmalı?/kitap okurken nelere dikkat etmeliyiz ve nasıl okumalıyız?

Kitabın sayfalarını seri bir şekilde çevirin. İçerisinde fark ettiğiniz vurgulu yazılmış ifadeleri okuyun. Varsa resim ve tablolara göz gezdirin, ihtiyaç duyarsanız herhangi bir bölümden birkaç sayfa okuyun. Okuduğunuz bilgilerin aklınızda kalması için, okumayı sevmek için, okuma alışkanlığı kazanabilmek için, bilinçli bir okuyucu olabilmek için, okuma konusundaki ihtiyaçlarınızı giderebilmek için, okurken sıkılmadan usanmadan okuyabilmek için neler yapabiliriz? Öncelikle okuma işini asla ertelemeyin. İlk fırsatta hemen okumaya başlayın. Okumak için uygun ortam oluşturun.  Okuma sırasında sosyal medyadan uzak durun. Herhangi bir şeyin dikkatinizi dağıtmasına ve motivasyonunuzu bozmasına izin vermeyin. Oturduğunuz yer rahat olsun. Bulunduğunuz ortamın ışığına ve havalandırmasına dikkat edin. Ama her şeyin tam olmasını bekleyerek okumayı ertelemeyin. Seyahat sırasında dahi oturarak veya ayakta okuyun. Okumakla ilgili hiçbir durumu okumamak için bahane etmeyin. Okumak için sürekli fır...

Sosyal Medyanın Dikkat Dağıtıcı Etkisi ve Odaklanma Becerinizi Geliştirme Yolları

 Bir işin ortasında, mesela bir toplantı devam ederken, video izlemek istiyor insanlar. Dikkat süresini 19 saniye olduğunu ispatlayan bir durum bu. Toplantıda olduğunuz için sesi açamıyor, yazılım bu durumu fark ediyor. metin altta yazı olarak görünüyor. Meşgul olduğunuz zamanda bile, videoya maruz kalmanızı kolaylaşıyor. Video içerik üretiminde öne çıkan uygulamalar, belki de kendilerini uykuyla ilişkilendiremedikleri için bu alanın dışında kalıyorlar. İstanbul'un yoğun trafiğinde bile, araç kullanırken video izleyen sürücülere rastlamak mümkün. Trafikte fırsat buldukça birkaç saniye izleyip yollarına devam ediyorlar. İnternetin olduğu her yerde izlenmeye çalışılan videoların farklı bir boyutu var. Özellikle bağlantısız, kesintisiz içerik anlayışı dikkat çekici. Günümüzde odaklanma süresi öyle azaldı ki, bir konuya sadece 19 saniye boyunca dikkat verebiliyoruz. Artık yarım saat boyunca tek bir konuya odaklanabilmek adeta bir başarı haline geldi. Uygulamalar, kullanıcıların ilgisi...

Okula uyum süreci/Ayrılık kaygısı/Okul fobisi

Okula uyum süreci/oryantasyon  OKULA UYUM SÜRECİ /OKUL FOBİSİ/AYRILIK KAYGISI Anaokullarında eğitimin başlamasına az kaldı.Çocuklarımız ağlıyor doğal olarak annelerinden ayrılmak istemiyor.Yeni bı ortama girecekler onlar için de hiç kolay değil.Anneler ve babalar olarak bize düşen sakin kalmak zira biz bile yeni bı ortama girdiğimizde aynı şekilde bı tedirginlik yaşıyoruz.Onlar daha çok küçük bunu siz ebeveynleri ve öğretmenleri sayesinde aşacaklar.Bu dönemde pedegogların bize önerdiği şeyleri burada sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk olarak çocuğu okula bırakırken asla yalana basvurmayın. Ağlıyor diye çocuğu alıp eve götürmeyin.Kaçarak uzaklaşmayın. Mutlaka vedalaşarak ayrılın. Cocugunuza ne zaman doneceginizi söyleyin. Söylediginiz saatte okulda olun.Çocugun size güvenmesi ve endişelerinin azalmasında bunlar kritik noktalardır.Cünkü çocuklarımızın okula gitmek istememelerinin temel nedeni ayrılık kaygısıdır.Anne , babadan ayrılmak istemediği için okula gitmek istemez...

Çocuklara Zaman Yönetimini Öğretmenin Püf Noktaları

  Çocuklara Zaman Yönetimini Öğretmenin Püf Noktaları Çocuklar bebeklikten itibaren zamanlarının büyük kısmını aileleriyle geçirir. Zaman kavramını ve bu zamanı nasıl değerlendireceklerini de en çok ailelerinden ve eğitim süreçlerinden öğrenirler. Araştırmalar, çocuğun karakterinin %90’ının 7 yaşına kadar şekillendiğini gösteriyor. Bu nedenle özellikle 7 yaşına kadar alacakları zaman yönetimi eğitimi, ileride anın kıymetini bilen ve zamanı verimli kullanan bireyler olmalarına yardımcı olacaktır. Zaman Algısının Temelleri: 3-4 Yaş ve Sonrası Çocuklarda zaman kavramı genelde 3-4 yaş civarında gelişmeye başlar. Ancak bu eğitimi başlatmak için belli bir yaş sınırı yoktur. Doğumdan itibaren düzenli bir rutinin oluşturulması ve günlük konuşmalarda zamanla ilgili ifadelerin kullanılması, çocukların zaman algısının temellerini atar. Örneğin; “Sabah kalktık, kahvaltı yaptık, biraz sonra oyun oynayacağız” gibi cümlelerle zaman mefhumunu anlamalarına destek olunabilir. Zaman Algısına Hazır...