Ana içeriğe atla

En iyi Anne kim? Çalışan kadın mı evde çocuğu ile ilgilenen mi?


EN İYİ ANNE KİM? ÇALIŞAN KADIN MI EVDE COCUGUNA BAKAN MI?



Kim şu en iyi anne dediğimiz kişi? 
Bebeğini hiç ağlatmayan mı? 
Yoksa bebeği bir göğsüne emerken diğer göğsünden fasur fosur süt taşan kişi mi?
Ya da sabahtan akşama kadar oyun oynayan, en iyi orijinal oyunları bulan mı? 
En iyi anne, en güzel yemekleri yapan, bir yumurtadan türlü türlü figürler yapıp süslü tabaklar hazırlayan kişi olmalı belki de. Çocuğu yemek seçmeyen anne mi en mükemmel, sabaha kadar deliksiz uyuyan mı? 
Buldum çocuğunu tam 18 aylıkken tuvalet alıştıran anne olmali en mükemmeli!
Belki de hiç televizyon izlettirmeyendir en iyisi.
Sence kim bu en iyi anne? Kim biliyor musun? Okuyup görelim bakalım kimmiş...
Birçok mail aldım, görüşmeler yaptım. Hepsinde" ben kötü bir anne miyim" kaygısı vardı. Çünkü hiçbir şey hayallerimizdeki gibi olmuyordu.Sahi ne hayal etmiştik biz?
Mis kokulu bebeğimiz beşiğinde mışıl mışıl uyuyacaktı. Biz onun melek gibi uyuyuşunu izlerken huzuru bulacaktık. Uyanınca sorunsuz emecek ,ek besinlere geçtiyse güzel güzel yemeğini yiyecekti. Yüzü gözü yoğurt olmasına rağmen etrafın kirlenmesi bizim hiç umurumuzda olmayacaktı. Onun bu şirin görüntüsünün fotoğrafını çekip sosyal medya hesaplarımızda"güzelliğimi yoğurda borçluyum"yazarak paylaşacaktık. 
Sonra onun sakin sakin oturup özene bezene aldığımız oyuncaklarla nasıl oynadığını izleyecektik. Yavrumuz oyun oynarken biz kitabımızı okuyacaktık. Arada bir kafamızı kaldırıp ona bakacak"ay ne güzel oynuyor ne tatlı"diye düşünüp yüzümüzde tatlı bir tebessüm kitabımıza geri dönecektik. 
Yavrumuz için yağsız, tuzsuz, şekersiz ama leziz mi leziz yemekler yapmanın peşine düşecek, bu yemekleri ise bir gün kuş, bir gün tavşan, bir gün çiçek şeklinde tabaklar hazırlayarak sunacaktık. O da iştahla yiyecekti tabii. Bir de bu sözü tabakların resmini çekip sosyal medya hesaplarımızda paylaşacak, eşimizden dostumuzdan alkışları toplayacaktık.
Tuvalet alışkanlığı kazanma sürecinde biz de kakalara el sallayacak, diğer kakalara selam gönderecektik.
Onun için aldığımız güzel kıyafetleri, gonlumuzce giydirecek; parkta, bahçede, evde hatta legenin, sepetin, berenin içinde fotoğraflarını çekecektik. Tatlı yavrumuza da leğenin içinden gülümsemek düşecekti. 
Hayaller böyleyken peki ne oldu da tepetaklak oldu birden? Yeni doğan bebek oyuncakla oynamıyor, laftan sözden anlamıyor, sürekli ağlıyor, aralıksız emmek istiyor ya da emmeyi reddediyordu. Süt bir türlü gelmiyor, gelse de acıyan meme uçları ile emzirmek çok zor oluyordu. Sahi, hani dünyanın en güzel duygusuydu emzirmek? Herkesin bir göğsünden emzirirken diğer göğsünden sütler fışkırırken senin niye sütün gelmiyordu? Ya da keyif vermiyordu. İyi anne değil miydin yoksa? 
Henüz 3 kilo 50 santimlik minicik bir yavru olmasına rağmen tüm evi nasıl ele geçirdiğine hayret ettik. Sadece evi mi? Tüm zamanımızı, gecemize gündüzümüzü, hayatımızı istila etti bu minicik beden! 
Yalnız değilsin, bebek sahibi olan ilk aylar duvara çarpmak gibi bir şey! O duvara ben de çarptım! Hepimiz çarptık. Ruhumuzu yaraladık sandık, yaralarımızı bebek kokusu ile sardık ve gördük ki annelik tam olarak buymuş! Bir delilik haliymiş. Evet evet yanlış okumuyorsun, tam bir delilikmiş! Hatta daha da enteresan yanına söyleyeyim mi, bu delilikten zevk alma haliymiş annelik.
"Asla anneme benzemeyeceğim "deyip fotokopisi olma haliymiş...
"Ah bir de doğsa" deyip hamilelik iyiymiş deme haliymiş...
Gaz çıkarma ve anne sütü almanın bir dönemin en önemli meselesi haline gelmesi haliymiş...
"Ah bir yürüse" deyip "bu çocuk niye bir dakika oturmuyor"demek, hatta"of bir konuşsa"diye günler sayıp "ne olur bir dakika sussun"çelişkilerini yaşama haliymiş...
Hasta olunca 3 gün 3 gece hiç uyumayıp gene de dinç olabilme haliymiş...
En sevdiğin eşyan kırılınca içinde fırtınalar koparken"canın sağ olsun yavrum nazar çıktı"derken içinden sessiz çığlıklar atma haliymiş...
"Ay bir uyusa da sıcak bir kahve içsem"derken uyuduktan sonra oturup resimlerine bakma haliymiş...
Azıcık sosyalleşeyim diye dışarı çıkıp, 5 dakikada özleyip, arkadaşlarınla birlikte geçirdiğin bütün zaman dilimi boyunca yavrunu anlatıp, fotoğraflarını gösterip, deliler gibi özleyip eve dönme haliymiş...
Kocaman da olsa, sabahlara kadar deliksiz de uyusa, geceleri uyanıp nefes alıyor mu diye kontrol etme haliymiş...
Her yere koca bir çanta ile gidilmesine rağmen, o dev çantada sürekli bir şeylerin eksik çıkmasına şaşırma haliymiş...
Artık haberleri izleyememe, her şehit haberiyle yasa boğulma haliymiş...
"Aman sanki küçükken annem benimle her akşam oyun mu oynuyordu, bak ne de güzel büyüdüm"derken kendini"Of akşam ne oynayacağız"düşüncesi içinde bulma haliymiş...
Kırsada,bağırsada ,hırçınlaşsa da, uyumasa da, yemese de ,arada bir sinir harbi yaşatsa da ,her doğan gün yeniden aşık olma haliymiş...
Sürekli"yerim, kurban olurum"terminolojisi ile yaşama haliymiş...
Kısacası annelik tam bir delilikmiş... Ve hemen hemen her kadın bu deliliği tatmak istermiş. İşte tam da bu delilik hali içinde çocuğunun anını yaşayamaz, hep bir adım öteye geçmek istemekmiş annelik. Tıpkı bir bilgisayar oyunu gibi yani. Hep bir aşama atlama derdiymiş annelik!
Ah bir hamile kalsam...
Ah bir de doğsa...
Ah bir emse...
Ah bir gülse...
Ah bir ek besinlere alışsa...
Ah bir kelime etse...
Ah bir otursa, yürüse, konuşsa, tuvaletini söylese, okula alışsa, okumayı öğrense, üniversiteyi kazansa, iş güç sahibi olsa, evlense, çocuğu olsa...
Liste çok uzun ve biz anneler sürekli yeni bir aşamaya geçme telaşındayız. Bir sonraki aşama bazen daha kolay, bazen çok zor... Ama biliyor musun sevgili anne, en zor sanilan aşamalar geride kalıyor, hem de o kadar hızlı geçiyor ki süre. Ne zaman oyunun o bölümünü oynadığınızı unutabilecek kadar hızla akıyor zaman... İşte hep söylediğim gibi, çocuk büyütmek bir yarış, barınması gereken bir nokta değil, bir süreç. Arada kızsak da,"öf bugünler hiç geçmeyecek mi"desek de, uykusuz geceler hiç bitmeyecek sanıp yavrumuzla beraber ağlasak da, saç baş Allah'a havale ,tırnaklar toynaktan hallice ,göz altları mor, evimizde Tsunami olmuş gibi bir dönem yaşasak da, ömrümüzün en güzel günleri bunlar. Günler geçiyor ,doğan büyüyor...
İşte tüm bu deneyimleri ve bilgi birikimlerini, en başından başlayıp anlatarak, icinize su serpmek amacıyla bu blogu yazdım. Blokta Sare'nın öyküsünü anlatacağım. Aslında Sare hepimizden izler taşıyor. Endişeleri bizimle aynı. Çocuğu ona güvendiği bağlansın, onunla etkili iletişim kursun, tuvalet alışkanlığını kolayca kazansın, kendi kendine uyusun, oyuncaklarını paylaşsın, okula kolayca alışsın, kitap okumayı sevsin, teknoloji bağımlısı olmasın, özgüveni yüksek olsun ve daha birçok şey isteyen, birçok hayali olan tazecik bir anne o. Bu süreçte korkuları var. Bazen ne yapacağını bilemediği için endişeli, bazen hatalı davranmaktan korkuyor, bazen de iyi bir anne olamamaktan. Bu blokta sare'nin elinden tuttum, elimden geldiğince neler yapması gerektiğini anlattım. Gözlerine baktım ve kulağına" korkma! iyi bir annesin! "diye fısıldadım. Aslında fısıldadığım kişinin Sare değil de sen olduğunu bilerek, hissederek...
 
Bu yazı korkma iyi bı annesin kitabından esinlenerek yazılmıştır.İnsallah bu kitaptan kısım kısım kendi yaşadığımız şeyleri hikayelestiren, kendiminde severek okuduğum bölümleri zaman içinde yazacağım.

Bebek gelişimi ile ilgili daha fazla bilgi için bloğumuza bakabilirsiniz.

Yorumlar

Popüler yazılar

Fatih Sultan Mehmet’in Çocukluk Çizimleri: Üstün Yetenekli Bir Zihnin Erken İzleri

 Fatih Sultan Mehmet’in Çocukluk Çizimleri Üzerine Bir Değerlendirme Çocukların çizimleri, onların iç dünyasını anlamamızda bize rehberlik eden önemli ipuçları barındırır. Bu çizimler; çocuğun ruh hali, çevresine bakışı, zekâ seviyesi, sosyal ilişkileri ve özgüveni gibi pek çok özelliği hakkında bilgi verir. Aynı zamanda çocukların psikolojik ya da fizyolojik bir rahatsızlığı olup olmadığına dair de fikir verebilir. Bir çocuğun çizdiği resim değerlendirilirken; kompozisyonun bütünlüğü, figürlerin birbiriyle ilişkisi, objelerin ve uzuvların büyüklüğü ya da küçüklüğü, ayrıntı düzeyi, kullanılan renkler, çizim süresi, silgi kullanma sıklığı, naiflik, yer çizgisi ve ufuk çizgisi gibi pek çok unsur göz önünde bulundurulur.                Fatih Sultan Mehmet Han'ın Çizimleri  Fatih Sultan Mehmet’in Çizimlerine Dair Gözlemler Fatih Sultan Mehmet’in küçük yaşlarda yaptığı bazı çizimler günümüze ulaşmıştır ve bu çizimlerin 4-7 yaş aralığında yapı...

Zeka Testinin Faydaları,ilk zeka testleri,zeka Testinin endustrilesmesi

 Hayatımızın her alanında yaptığımız seçimlerde bir eleme yöntemi kullanırız. Mevcut iki veya daha fazla seçenek arasında karar vermek ya da bunları kıyaslamak için bir yöntem belirlemek gerekir. Bu karşılaştırmaları yaparken ya da çoklu faktörler arasında seçim yapmak gerektiğinde, gözlemlerimizin yeterince tarafsız olmadığını fark ettiğimiz zamanlardan itibaren test ve ölçüm kavramı ortaya çıkmıştır. Zekâ testleri de bireylerin yeteneklerini değerlendirip diğerleriyle kıyaslamak amacıyla geliştirilmiştir. 19. yüzyılın başlarına kadar yetenekleri belirlemek için uygulanan testler, amatör çalışmalara dayanıyordu ve bu çalışmaların kökeni Çin, Mısır ve Antik Yunan’a kadar uzanıyordu. Zekâ ile ilgili kıyaslama ve tespit çalışmaları tarihsel olarak ilk kez MÖ 2200'lerde Çinli hükümdarların hizmetçi seçimlerinde kullandığı bir tür yetenek sınavında görülmektedir. Benzer şekilde Mısır’da da yöneticilerin ve yardımcılarının seçimi için yetenek sınavlarının kullanıldığı bilinmektedir. İlk...

Sosyal Medyanın Dikkat Dağıtıcı Etkisi ve Odaklanma Becerinizi Geliştirme Yolları

 Bir işin ortasında, mesela bir toplantı devam ederken, video izlemek istiyor insanlar. Dikkat süresini 19 saniye olduğunu ispatlayan bir durum bu. Toplantıda olduğunuz için sesi açamıyor, yazılım bu durumu fark ediyor. metin altta yazı olarak görünüyor. Meşgul olduğunuz zamanda bile, videoya maruz kalmanızı kolaylaşıyor. Video içerik üretiminde öne çıkan uygulamalar, belki de kendilerini uykuyla ilişkilendiremedikleri için bu alanın dışında kalıyorlar. İstanbul'un yoğun trafiğinde bile, araç kullanırken video izleyen sürücülere rastlamak mümkün. Trafikte fırsat buldukça birkaç saniye izleyip yollarına devam ediyorlar. İnternetin olduğu her yerde izlenmeye çalışılan videoların farklı bir boyutu var. Özellikle bağlantısız, kesintisiz içerik anlayışı dikkat çekici. Günümüzde odaklanma süresi öyle azaldı ki, bir konuya sadece 19 saniye boyunca dikkat verebiliyoruz. Artık yarım saat boyunca tek bir konuya odaklanabilmek adeta bir başarı haline geldi. Uygulamalar, kullanıcıların ilgisi...

Koşullu sevgi nedir?

  Anne babalar için çocukları hayatlarındaki en değerli varlıklardır; ancak çocuklara yönelik yaklaşımlarda bazen çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir. Bu sorunlardan biri, çocukların istenmeyen davranışlarına karşı sevgiyi bir araç olarak kullanmaktır. Ebeveynlerin her durumda çocuklarının yanında olmaları ve onları desteklemeleri çok önemlidir. Ancak bazı sorunlar karşısında otorite sağlamakta zorlanan ebeveynler, çocuklarına koşullar sunmayı tercih edebilirler. Bu koşullar, kısa vadeli çözümler sunsa da, zamanla çocuk ve ebeveyn arasındaki güven ilişkisini zedeleyebilir. Örneğin, "Bunu yapmazsan seni sevmem" gibi tehditler , çocukta güven eksikliğine ve anne babayı kaybetme korkusuna yol açabilir. Çocuğun dünyasında en önemli kişiler anne babası ve yakın çevresidir. Bu ilişkiler, çocuğun dünyaya bakışını ve hayattaki diğer ilişkilerini nasıl kuracağını şekillendirir. Çocuğunuza belirli sınırlar koymak elbette hayatı anlaması için önemlidir, ancak bu sınırlar sevgi ve güven t...

Zorbalığın Üstesinden Gelen Dostluk Hikayesi – Empati ve Cesaretin Gücü

Zorbalığın Gölgelerini Aydınlatan Dostluk: Çocuklara Dayanışma ve Empati Eğitimi Okullarda zorbalık hâlâ birçok çocuğun hayatını etkileyen önemli bir sorun olmaya devam ediyor. 2025 yılı verilerine göre öğrencilerin yaklaşık %40’ı, okul yaşamında en az bir kez zorbalığa maruz kalıyor. Peki çocuklarımıza bu konuda nasıl destek olabiliriz? Cevap, dostluğun ve empati eğitiminin gücünde saklı. 💛 --- 🌧️ Zorbalığın Çocuk Üzerindeki Etkileri Zorbalık, çocuklarda özgüven kaybına, içe kapanmaya ve bazen okuldan soğumaya yol açabilir. Bu süreçte en etkili koruma kalkanı, çocuğun sağlıklı bir dostluk ağına sahip olmasıdır. Gerçek dostluk, çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlar. zorbalığın Gölgesindeki Dostluk Bir zamanlar küçük bir kasabada, aynı sınıfta okuyan üç yakın arkadaş vardı: Hülya, Seda ve Büşra. Her gün birlikte okula giderler, ders aralarında neşeyle sohbet ederlerdi. Ancak, bir gün sınıflarına yeni bir öğrenci katıldı. Adı Sarp’tı ve kasabanın en güçlü çocuklarından biriydi. S...

Temizlik ve Hijyenin Sağlık Üzerindeki Şaşırtıcı Faydaları

 İnsan olarak pek çok şeye ihtiyacımız var; fiziksel, zihinsel ve ruhsal ihtiyaçlar. Bu ihtiyaçlarımız karşılanmadığında, türüne göre fiziksel veya psikolojik olarak etkileniyoruz. Gün içinde tamamlanması gereken işlerin yanı sıra ev işleri de angarya gibi görünebilir, ancak temiz ve düzenli bir alanın sağlığımıza birçok faydası vardır. Annemin, kendi annesinden öğrendiği eski bir sözü sıkça duyarım: “Yavrum, evini temiz tut ki misafirin geldiğinde mahcup olmayasın; kendini temiz tut ki, ölüm geldiğinde yüzün kara olmasın. Stresi Azaltır Temizlik, stresi azaltmaya yardımcı olur. Düzenli bir ortamda bulunmak, kişinin endişe seviyelerini düşürür. Araştırmalar, dağınık ortamlarda yaşayan bireylerin vücutlarındaki kortizol seviyelerinin daha yüksek olduğunu göstermektedir. Kortizol, vücudumuzda stres ve kaygıya yol açan bir hormondur. Dağınıklığın yüksek kortizol seviyeleriyle ilişkilendirilmesinin nedeni, beynimizin görüş alanındaki her şeyi işlemek zorunda kalmasıdır. Bu durum, günlü...