Ana içeriğe atla

Hayalimiz,Hedeflerimiz, önümüzde ki fırsatlar

HAYALİMİZ,HEDEFLERİMİZ, ÖNÜMÜZDEKİ FIRSATLAR

Bir adam halinden yakınır dururmus:
"Çalışıyorum, didiniyorum
sonunda ancak gecinebiliyorum.Ustelik
tek başınayim, kimsem yok."

Böyle mutsuz bir şekilde sIzlanip dururken.
Bir karar vermiş: Yollara düşüp bir melek bulacak, halini anlatıp 
ondan bu haksızlığı düzeltmesini
isteyecekmiş.
Yola koyulmuş. Dağda giderken bir kurtla karsilasmiş. Ayakta zor durabilen, bir deri bir kemik kalmış kurt,adama yaklaşmiş, nereye gittiğini sormuş. Adam derdini anlatmış, "Bir melek ariyorum. Onu bulup bana yapilan haksızliği düzeltmesini isteyeceğim."
Bunun üzerine kurt, "Bana da bir iyilik yapar mısın?" demiş, "Ben de gece gündüz dolaşıyorum, bir lokma yemek zor buluyorum. O meleğe benden söz et
söZ et, böyle aclıktan ölen kurt da olurmuymuş diye sor."
Adam tekrar yola koyulmuş. Çok geçmeden karsisina güzel bir kiz çıkmiş. KIz da ona nereye gittiğini sormuş. Hikâyesini dinledikten sonra adamın ellerine sarılmış: "Yalvarırım, o meleğe benim durumumu anlat. Gencim, güzelim, zenginim, her şeyim var ama mutsuzum.
Mutluluğa ulaşabilmek için ne yapmam lazim, ne olur o meleğe sor."
Adam, melekle kiz için de konuşacağına söz vermi şve yola devam etmiş. Yoruldugu bir Sirada dinlenmek için bir ağacın altina uzanmiş. Fakat çevresi yemyeşil olan bu ağacın neredeyse tek yaprağı bile yokmuş. Tabii ağaç,bu duruma çok üzülüyormus.Adamin meleğe gittiğini anlayınca, "Ne olur o meleğe benim durumumu da sor."
demiş.
Adam, ağaca da, "Peki" dedikten sonra yola koyulmus. Nihayet bulmaktan ümidini kestiği sirada melek karsisına çıkivermiş. Adam derdini anlatmıs:
"Gece gündüz demeden çalışıyorum. Dünyanın hiçbir nimetinden yararlanamiyorum. Acınacak bir hayatım var. Benden çok  daha az çalışıp çok daha fazla sefa süren birçok insan var. Söyler misin; eşitlik, hak, adalet bunun neresinde?"
Adamı dinleyen melek, "Tamam, tamam" demiş.
Zengin ve mutlu olabilmen için sana bir şans veriyorum.Şimdi geldiğin yoldan evine dön"
Meleğin bu sözleri üzerine rahatlamiş adam ve kurdun, kizin ve ağacın ricalarını da meleğe söylemiş. Melek onlar için de bir şeyler söylemiş. Adam bunları dikkatle dinlemiş ve dönüş yoluna koyulmuş. Uzun bir yolculuğun
ardından ağacın yanina gelmiş ve meleğin söylediklerini anlatmiş:
"Köklerinin tam yanında gömülü altin dolu bir sandık varmış.
Bu yüzden beslenemiyormuşsun.Beslenemedigin
için meyven yokmuş. Sandık çıkarılırsa ve seninde meyven ve yaprağın olacak."
demiş ağaç. "Cabuk orasını kaz ve sandığı çıkar."
"Hayır" demiş adam, "Melek bana kendi şansımı verdi. Evime dönmem lazım."
Yoluna devam etmiş. Genç kiz bıraktığı yerde onu beklemekteymiş. Ona, "Sevinçlerini ve acılarını paylaşabileceğin birini bulup da evlenirsen bütün dertlerin hallolacak, mutlu olacaksın." demiş. O zaman kız, "Hadi seninle evlenelim, mutlu olmaya çalışalım." diye atılmış.
Adam, "Hayır, olmaz. Buna zamanım yok. Melek benim şansımı verdi, bir an önce evime gitmeliyim. Sen
de artik kendine bir koca bul." demiş.
Çok geçmeden o zayıf, bir deri bir kemik kalmış kurt çıkmış karşısına... Adam olanı biteni onada anlatmiş. Kendi şansımı bulmak için evine gittiğini, acelesi olduğunu söylemiş. "Peki, ya ben?" demis kurt, "Benim için ne dedi?"
"Senin için ne dediğini ben de anlamadım" demiş adam; "Melek dedi ki, o kurt yiyecek bir aptal bulamazsa aç ve susuz dolaşmaya mahkûmdur."
Kurt, "Ben çok iyi anladım" demis ve aptalı yemiş.
lşte bizde hedef belirlediğimizde, sürekli yanımızdan geçen ve göremediğimiz firsatları fark etmemeye başlarız.
Hayallerinizi belirginlestirip hedeflere dönüştürmeniz gerekiyor.
Sen neye hazirsan ,o da senin için hazırdır.
        Marc Victor Hanson

Blogumuzdaki diğer kişisel gelişim hikayeleri Bin Aynalı Tapınak hikâyesi

Yorumlar

Popüler yazılar

Zorbalığın üstesinden gelen dostluk

Zorbalığın Gölgesindeki Dostluk Bir zamanlar küçük bir kasabada, aynı sınıfta okuyan üç yakın arkadaş vardı: Hülya, Seda ve Büşra. Her gün birlikte okula giderler, ders aralarında neşeyle sohbet ederlerdi. Ancak, bir gün sınıflarına yeni bir öğrenci katıldı. Adı Sarp’tı ve kasabanın en güçlü çocuklarından biriydi. Sarp, okulun ilk gününden itibaren sınıfta kendine bir yer edinmeye çalıştı, ancak bunu arkadaşlarına zorbalık yaparak elde ediyordu. Hülya, Seda ve Büşra, ilk başta Sarp’ın onları rahatsız etmeyeceğini düşündüler. Ancak, zamanla Sarp, özellikle Büşra'ya takılmaya başladı. Büşra’nın uzun, dalgalı saçları ve sakin tavrı, Sarp’ın alay konusu olmuştu. "Sana kuaför bulmamız lazım, bu saçlarla böyle gezilmez!" diye dalga geçiyordu. Hülya ve Seda, Büşra’ya destek olmaya çalışsalar da, Sarp’ın zorbalıkları gitgide daha dayanılmaz hale geliyordu. Sarp, Büşra’nın eşyalarını saklamaya, onun hakkında dedikodular yaymaya başladı. Büşra ise bu durumdan dolayı içine kapanmay...

Mahremiyet ve Teşhir: Hayatımızdaki İnce Denge

 İnsan doğası gereği, izlenmekten ve gözetlenmekten hoşlanmaz. Yaptığı bazı eylemlerin gizli kalmasını, başka bir ifadeyle hayatında özel bir alanın bulunmasını arzular. Bu durum insanın yaratılışından kaynaklanan bir ihtiyaçtır. Ancak konu sanal dünyaya geldiğinde bu durum değişebilir. İnsanlar, burada gözetlenmeyi arzulayan bir tutum sergileyebilir. Günlük hayatta mahremiyetin zarar göreceğini düşündüğü için izlenmeye karşı çıkan bir birey, sanal ortamda bu konuyu o kadar önemsemeyebilir. Teşhir kelimesi “duyurmak, göstermek, açıklamak ve sergilemek” anlamlarını taşır. Ayrıca, herkesin görebileceği şekilde yayıp göstermek ya da sergilemek şeklinde de tanımlanabilir. Bu kelimenin kökeni “şöhret” kelimesine dayanır. Teşhir, şöhreti elde etme ve sürdürme noktasında önemli bir araç olarak kabul edilir. Şöhret hedeflendiğinde, teşhir bir şekilde devreye girer. Mahremiyet ise, kişinin gizli kalması istenen yönlerini ifade eder. “Başkalarından saklanan, görünmesi ya da duyulması istenme...

Kitap seçerken ilk izlenim ne olmalı?/kitap okurken nelere dikkat etmeliyiz ve nasıl okumalıyız?

Kitabın sayfalarını seri bir şekilde çevirin. İçerisinde fark ettiğiniz vurgulu yazılmış ifadeleri okuyun. Varsa resim ve tablolara göz gezdirin, ihtiyaç duyarsanız herhangi bir bölümden birkaç sayfa okuyun. Okuduğunuz bilgilerin aklınızda kalması için, okumayı sevmek için, okuma alışkanlığı kazanabilmek için, bilinçli bir okuyucu olabilmek için, okuma konusundaki ihtiyaçlarınızı giderebilmek için, okurken sıkılmadan usanmadan okuyabilmek için neler yapabiliriz? Öncelikle okuma işini asla ertelemeyin. İlk fırsatta hemen okumaya başlayın. Okumak için uygun ortam oluşturun.  Okuma sırasında sosyal medyadan uzak durun. Herhangi bir şeyin dikkatinizi dağıtmasına ve motivasyonunuzu bozmasına izin vermeyin. Oturduğunuz yer rahat olsun. Bulunduğunuz ortamın ışığına ve havalandırmasına dikkat edin. Ama her şeyin tam olmasını bekleyerek okumayı ertelemeyin. Seyahat sırasında dahi oturarak veya ayakta okuyun. Okumakla ilgili hiçbir durumu okumamak için bahane etmeyin. Okumak için sürekli fır...

Sosyal Medyanın Dikkat Dağıtıcı Etkisi ve Odaklanma Becerinizi Geliştirme Yolları

 Bir işin ortasında, mesela bir toplantı devam ederken, video izlemek istiyor insanlar. Dikkat süresini 19 saniye olduğunu ispatlayan bir durum bu. Toplantıda olduğunuz için sesi açamıyor, yazılım bu durumu fark ediyor. metin altta yazı olarak görünüyor. Meşgul olduğunuz zamanda bile, videoya maruz kalmanızı kolaylaşıyor. Video içerik üretiminde öne çıkan uygulamalar, belki de kendilerini uykuyla ilişkilendiremedikleri için bu alanın dışında kalıyorlar. İstanbul'un yoğun trafiğinde bile, araç kullanırken video izleyen sürücülere rastlamak mümkün. Trafikte fırsat buldukça birkaç saniye izleyip yollarına devam ediyorlar. İnternetin olduğu her yerde izlenmeye çalışılan videoların farklı bir boyutu var. Özellikle bağlantısız, kesintisiz içerik anlayışı dikkat çekici. Günümüzde odaklanma süresi öyle azaldı ki, bir konuya sadece 19 saniye boyunca dikkat verebiliyoruz. Artık yarım saat boyunca tek bir konuya odaklanabilmek adeta bir başarı haline geldi. Uygulamalar, kullanıcıların ilgisi...

Okula uyum süreci/Ayrılık kaygısı/Okul fobisi

Okula uyum süreci/oryantasyon  OKULA UYUM SÜRECİ /OKUL FOBİSİ/AYRILIK KAYGISI Anaokullarında eğitimin başlamasına az kaldı.Çocuklarımız ağlıyor doğal olarak annelerinden ayrılmak istemiyor.Yeni bı ortama girecekler onlar için de hiç kolay değil.Anneler ve babalar olarak bize düşen sakin kalmak zira biz bile yeni bı ortama girdiğimizde aynı şekilde bı tedirginlik yaşıyoruz.Onlar daha çok küçük bunu siz ebeveynleri ve öğretmenleri sayesinde aşacaklar.Bu dönemde pedegogların bize önerdiği şeyleri burada sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk olarak çocuğu okula bırakırken asla yalana basvurmayın. Ağlıyor diye çocuğu alıp eve götürmeyin.Kaçarak uzaklaşmayın. Mutlaka vedalaşarak ayrılın. Cocugunuza ne zaman doneceginizi söyleyin. Söylediginiz saatte okulda olun.Çocugun size güvenmesi ve endişelerinin azalmasında bunlar kritik noktalardır.Cünkü çocuklarımızın okula gitmek istememelerinin temel nedeni ayrılık kaygısıdır.Anne , babadan ayrılmak istemediği için okula gitmek istemez...

Çocuklara Zaman Yönetimini Öğretmenin Püf Noktaları

  Çocuklara Zaman Yönetimini Öğretmenin Püf Noktaları Çocuklar bebeklikten itibaren zamanlarının büyük kısmını aileleriyle geçirir. Zaman kavramını ve bu zamanı nasıl değerlendireceklerini de en çok ailelerinden ve eğitim süreçlerinden öğrenirler. Araştırmalar, çocuğun karakterinin %90’ının 7 yaşına kadar şekillendiğini gösteriyor. Bu nedenle özellikle 7 yaşına kadar alacakları zaman yönetimi eğitimi, ileride anın kıymetini bilen ve zamanı verimli kullanan bireyler olmalarına yardımcı olacaktır. Zaman Algısının Temelleri: 3-4 Yaş ve Sonrası Çocuklarda zaman kavramı genelde 3-4 yaş civarında gelişmeye başlar. Ancak bu eğitimi başlatmak için belli bir yaş sınırı yoktur. Doğumdan itibaren düzenli bir rutinin oluşturulması ve günlük konuşmalarda zamanla ilgili ifadelerin kullanılması, çocukların zaman algısının temellerini atar. Örneğin; “Sabah kalktık, kahvaltı yaptık, biraz sonra oyun oynayacağız” gibi cümlelerle zaman mefhumunu anlamalarına destek olunabilir. Zaman Algısına Hazır...